Ölümün ardından Aşk Tapınakları: Khajuraho

Varanasi’den Khajuraho’ya ulaşımın kolay olacağını kim söylemişti?
Muhtemelen hiç kimse. Ben nedense öyle olacağını düşünmüşüm. Yanılmışım.
Varanasi Havaalanındayız. Küçük bir havaalanı.
Bu ülkede havaalanlarında tuhaf güvenlik önlemleri var. Daha havaalanının dış kapısından içeri girmeden denetim başlıyor. Mecbur kapının önünde sıraya geçiyoruz. Kapıdaki görevli grubumuzdaki herkesin isimlerinin yazılı olduğu listeyi eline alıyor,  tek tek isimlerimizi okuyarak yanına çağırıyor bizi. Görevlinin iki dudağının arasında bizim isimler şekil değiştiriyor, başka bir hal alıyor. Vallahi insanın o ismin yanına gidesi gelmiyor.
Mecbur pasaport elimizde, bavulumuzu yanımızda sürüye sürüye görevlinin yanına gidiyoruz. Görevli bir pasaporta, bir pasaportun üstündeki fotoğrafa, uzun uzun da suratımıza bakıyor.
Şaka maka insan stres oluyor şimdi sokmayacaklar beni içeri diye.
Sonra bavul x-ray aletinden geçiyor. Sıkılırlarsa bazı bavulları geçirmiyorlar. Ona siz karışamıyorsunuz. Sonra hepimiz güvenlik kapısından geçiyoruz. Aletten geçmekle iş bitmiyor. Erkekler oracıkta bir kere daha aranıyor. Biz kadınlar bez bir kabinin içine giriyoruz. Bizi de orada arıyorlar.
Her havaalanında bunu yaşıyoruz. İşler burada böyle yürüyor.
Bir kere içeri girdikten sonra artık gerisi kolay. Check-in işlemlerimizi yaptırıp bavulumuzu teslim ediyoruz. Üzerimizdeki sırt çantalarına da ayrı bir güvenlik bandı yapıştırıyorlar. Uçağa binmeden önce bu çantalar tekrar kontrol ediliyor bant var mı diye.
İşin zor kısmını atlattıktan sonra herkes bir köşeye dağılıyor.
Benim dikkatimi küçük bir kitapçı dükkanı çekiyor. İçeride sıra sıra İngilizce kitaplar var. Orta raflardan birinde de Orhan Pamuk’un İngilizce kitapları. Çok hoşuma gidiyor. Kitapçı gezmesini de bitirdikten sonra havaalanında yapacak bir şey kalmıyor.
”Uçağa bineceğimiz kapının olduğu üst kata çıkıp internete bakayım, biraz fotoğraf yükleyeyim bari.” diyorum.
İnternet ücretli.
Fakirler ama sinekten nasıl yağ çıkarılacağını da hemencecik öğrenmişler. Yol boyunca bizim için çok önemsiz olan paraları bahşiş adı altında dağıttık. Kendi rızamızla dağıttığımız paralarda sıkıntı yok ama alenen bizi kazıklamaya çalışıyorlar.
2000 rupiyle başlayan pazarlık 100 rupi ile sonlanıyor. Pazarlık yapmanın zaman kaybı olduğunu düşündüğüm için alışveriş yapmıyorum. Uzayıp giden para muhabbeti canımı sıkıyor.
Havaalanının sessizliğinde oturup ben de defterime gezimizin notlarını yazıyorum. Karşıdaki büfeden de kola alıyorum. Burada kola içmeye alışacağım.
Neyse ki bekleme süremiz bitiyor, uçağa alınıyoruz. Air India ile uçacağız. Selçuk buralarda ara uçuşlar yapmaktan hiç hoşlanmıyor. ”Araçla gitmek daha güvenli.” diyor. Bana öyle gelmiyor.
İki saatlik yolculuk sonunda Khajuraho’ya geldiğimizi düşünürken Agra’ya geldiğimizi fark ediyoruz. Uçaktan inen bazı yolcular yanlış durakta indiklerini anlayıp tekrar uçağa biniyorlar. Varanasi’den Khajuraho çok yakınken, şimdi yolu uzakmış olduk.
Bir saat daha uçarak sonunda Khajuraho Havaalanı’na varıyoruz. Tahmin ediyorum bir saat yerine üç saat uçmuş olduk.
Tahmin edersiniz ki burası Varanasi Havaalanından bile küçük bir havaalanı.
Bavullarıla ilgili biraz sorun oluyor ama arkadaşlarımız olayı çok büyütmeyip bavullarını teslim alıyorlar. Yolculuğumuz uzun sürdüğü için otele gitmeden sit alanına doğru yola çıkmamız gerekiyor. Otobüste yerel bir rehberle tanıştırılıyoruz. Sevimli, güler yüzlü biri.
Köy gibi bir yere geliyoruz. Varanasi’nin keşmekeşinden sonra buranın sakinliği hoşuma gidiyor. Üstüme üstüme gelen kalabalıklar yok. Yollar sakin ve uzaktan yeşillikler içindeki tapınaklar gözüküyor.
Khajuraho, Chandella Hanedanı tarafından 950-1050 yılları arasında yapılmış. Yapıldıktan sonra yıllarca ormanlık bir arazinin içinde kalıp insan gözünden uzak kalmış. Bu da tapınakların günümüze kadar ulaşmasına sebep olmuş.
Uzaktan gördüğüm kadarıyla tapınaklar bana biraz Angkor Wat’ta gördüğüm tapınakları anımsatıyor. Unesco Dünya Mirası Listesi’ne giren tapınaklar gerçekten görülmeye değer. Temiz bir alanın içinde gökyüzüne doğru yükseliyorlar. Tapınakların yapılması tek bir imparatorun zamanında olmamış. her bir imparator kendi dönemiyle birlikte tapınakları yaptırmaya devam etmiş.

 

 

Aslına bakılacak olursa tapınakların yapıldığı dönem barışçıl bir dönemmiş. Askerler evde oturuyor, yiyor içiyor, kilolarının üzerine kilo katıyorlarmış. Bunun üzerine İmparator askerlerin çalışması gerektiğine karar vermiş. Tapınağın üstündeki blok halindeki her bir taş teker teker askerlerin sırtlarında buraya getirilmiş. Daha sonra da taş ustaları her bir taşın üstünü bugün Khajuraho‘yu üne kavuşturan kabartmalarla doldurmuş.

 

 

 

Khajuraho Tapınakları, Aşk Tapınakları diye adlandırılıyor. Dünyanın birçok yerinden çok sayıda insanın ilgisini çeken tapınaklar ”erotik” tanımının ötesinde kabartmalarla dolu.
Taşları arasında hiç harç malzemesi bulunmuyor. Ortadaki bir taşı yerinden çıkarmak için yukarıdan başlamak suretiyle taşları tek tek çıkarmak gerekiyor.
Tapınaklar gözüme bir nevi lego gibi göründüler.
Rehberimiz hiç sansürsüz her bir heykelin, kabartmanın hikayesini anlatıyor.
Ergenliği çoktan geride bırakmış bizler de keyifle gülüyoruz.
Ortaokul, lise servislerindeki yeni ergen gençlerin muhabbetine dönüyor muhabbetimiz.

 

Oh be!
Genç olmak ne kadar da güzel.
Yine de sevimli rehberimizin kabartmaların üstündeki hikayeleri biraz ballandırdığını düşünüyorum. Yüzyıllar öncesinden kalma bu tapınak kesinlikle üzerine hikaye yazılmasını hak ediyor.
Rehberimiz yüzündeki gülümsemeyle bu geceki ayın durumuna göre omurgamız üzerindeki hangi noktaya dokunulması gerektiğini istersek söyleyebileceğini söylüyor.
Ergenliğe az önce dönmüş grubumuz susuyor.
Doğrusu aramızdan öyle bir cesur yürek çıkmıyor. 🙂

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Ölümün ardından Aşk Tapınakları: Khajuraho” yazısında 5 düşünce

  1. özlem öztürk diyor ki:

    Tapınakların hepsini tek tek yapmışlar. Birini bitirmeden diğerine başlamamışlar. Amaç, tapınak yapmaktan çok askerleri meşgul etmekmiş çünkü. Uzun yıllar boyunca ağaçların arasında gizlenip kalmasa bugüne bu kadar iyi bir şekilde kalır mıymış bilmiyorum. Yine insanlıktan çok doğa yapmış yapacağını yani 🙂 Bir gün cezamızı da verecek o doğa ama bakalım anlayabilecek mi insanlık yaptıklarını.
    Yine de Kamasutra pozisyonları taşlara kazıyan zihniyeti düşünüyorum düşünüyorum, anlayamıyorum. Hani görsem alnından öpeceğim. ''Arkadaşım taşlara bunları yapalım diye bu fikir kimden çıktı?'' diye soracağım. Üstünden yüzyıllar geçmiş ve insanlar hala bu tapınakları görmeye gidiyorlar. Gerçekten enterasan. Şimdiki halimize bakınca nasıl bu kadar geriye gittik diye insan şaşırıp kalıyor.
    Hindistan halkı da keşke biraz nasıl yaşadıklarını fark etse. Keşke tüm insanlık layık olduğu şekilde yaşasa.
    Kitaba baktım.İnternette var galiba. Sana bir fotosunu yolların kitabın bakarsın doğru kitap mı diye.

    Öpüyorum seni çok

  2. TUĞBA'NIN DÜNYASI diyor ki:

    Burayı çok sevdim Özlem. Tapınakların harika olduklarını duymuştum, gerçekten de öyle görünüyorlar. Her birini detaylıca incelemek, dokunmak istedim. Hem dediğin gibi çevresi falan da epey sakin, huzurlu ve temiz görünüyor. Tuhafmış. Boş duranı o zamanlarda da sevmiyorlarmış, ne kadar güzel, çalışsınlar diye yöntem yaratmışlar resmen ve sonuç harika. Her başa gelenin de üzerine bir şeyler eklemesi fikrine hayranım. Yalnız bunca şeyi taşımak eminim ki çok güç olmuştur. Yine de yeni gelenin eskiyi yıktığı veya yıkmaya uğraştığı günümüzü düşününce ne kadar da gurur verici olduğunu düşündüm onların yaptıklarının. Kabartmaların üzerindeki hikayeleri de çok merak ettim. Bu arada sana bir tavsiye, bulabilir misin bilmiyorum, bana o geçen bahsettiğim hindistan büyükelçiliğindeki kuzenim bir kitap hediye etmişti. Kırmızı bir cildi vardı sanırım adı Ramayana. Dualar, şiirler falan var içinde. Çok büyük keyifle, geçtiğim tüm zaman dilimlerinde okudum. Eğer edinebilirsen okumanı isterim. Oldu ki bulamadın tr'ye dönünce sana benimkini gönderirim okuman için. Hatta bulabilirsem alırım da senin için:) Aklında bulunsun.
    Kocaman sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Canım buradan bir tur şirketiyle beraber yola çıkmadım. Grubumuzun içinden bir arkadaşımız bir havayolu şirketinin orada hizmetinden faydalandığı bir tur şirketini tanıyormuş. Uzun zamandır da mailleşiyorlarmış. Onlardan genel bir program istendi, görmek istediğimiz birkaç yer geziye eklendi. Oteller isteğimize göre upgrade edildi.
      Ve yola çıktık. Şükür ki tur şirketinden kaynaklanan hiçbir sorun yaşamadık. Her şey çok düzenli ve programlı bir şekilde ilerledi. Bu tip organizasyonlarda tura katılan arkadaşların uyumu da çok önemli. Daha önce aynı grup ile Vietnam- Kamboçya turu yapmış ve çok keyif almıştık. Yine nefis bir gezi yaptık birlikte. Peru tatili planlamaya başladık bile seneye için. Bakalım.
      İhtiyaç halinde tur şirketinin mail adresini verebilirim. 🙂
      Sevgiler

    • Gamze Esra Ersöz diyor ki:

      Çok teşekkürler Özlem.Kısa vadede Hindistan planımızda yok ama ilerde olursa mutlaka soracam tur şirketini sana.Yazından şunu anladım Hindistan apayrı bir kültür ve onca olumsuzluğuna rağmen görülmeli 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir