Anneliğimin on iki yılı

Anneliğin de bir tarihi var elbet. Benimki dolu dolu on iki sene oldu.

 

Bebeklerin o süt kokusunu hiçbir şeyde bulamasam da Kuzey’in iki yaşını çok sevdim ben. Benim gözümde bembeyaz, güleç yüzlü bir çocuktu. Minik çenesinin içine dizilmiş sıra sıra dişlerle gülümser, iki yaşın o en çılgın hallerini alışveriş merkezlerinin orta yerinde sergilemekten çekinmezdi. Çeker giderdim öyle zamanlarda. Onun beni göremeyeceği ama benim gözlerimin onun üstünde olacağı bir köşeye saklanır, sinir krizinin geçmesini beklerdim. Baktı ki yerde çırpınmaları bir şeye yaramıyor, bıraktı o çılgın yerde sürünme hallerini.
Her annenin anlatacak bir dolu hikâyesi var elbet. Ve tıpkı annemin dediği gibi, bir çocuğun annesi bile olsanız aklınızda tutmak için yemin ettiğiniz nice anı zamanla yok olup gidiyor. Düşündüğüm zaman ilk anne dediği zamanı, ilk adım attığı zamanı, ya da herhangi bir ilkini çok da akılda tutmak gerekmiyor zaten. Ben de oğluma ait saklı başka şeyler var. Bakışlarında saklı tuttuğu merhamet, ense kökünden yayılan babasından emanet koku, kendi içine çekildiğinde ortaya koyduğu o mutluluk bakışı… İlk patikleri dolabın üst rafındaki bir kutuda, eğri büğrü yazılarla doldurduğu ilk defteri çekmecede, her yıl hiç umursamadan getirdiği karneler mavi dosyanın içinde. Bizden ayrı ilk defa gittiği İzmir seyahatinden alıp da eve getirdiği kar küresini de geçenlerde kırdım. Yanlışlıkla elbet!?
Anne olduğum ilk yıllarda başka çocuklarla karşılaştırdım onu; kendimi de başka annelerle. Ne o başka çocuklara benziyordu, ne de ben başka annelere. Geceleri uyumaz, Selçuk’la beni sabaha kadar asker ederdi. Başa çıkamayacağım, üstesinden gelemeyeceğim bir şey gibi gelirdi anne olmak. Sanki anne olma hali başkalarının üstüne oturan bir elbiseydi de bana uymuyordu sadece. Sahil yolunda yaptığımız uzun yürüyüşler dün gibi aklımda. Onca sese, dikkatine dağıtacak onca şeye rağmen deliksiz bir uykuya dalardı. Yoldayken huzur içinde olduğu o saatleri ileriki yılların hepsine taşıdı Kuzey.
Geriye dönüp baktığımda anneliğin ne sancılı bir hâl olduğunu görüyorum. Kendini bir türlü beğenmediğin, yaptığın her şeyin eksik olduğunu düşündüğün, onu ne kadar sevdiğini bir türlü gösteremediğin ve karın ağrılarının eksilmediği bir durum. Yıllar yılı aynı seni içinde taşısan da, anne olunca hiç bilmediğin, yapabileceğini asla düşünmediğin bir insan oluyorsun. Başkalarına her dokunduğunda acıtan köşelerin, doğurduğun çocuk sayesinde törpüleniyor. Tekrar oturup düşünmeyi, özür dilemeyi, daha iyi bir insan olmayı düşünüyorsun. Bir bakış, bir gülüş gününü güzelleştiriyor.
Kuzey’le konuştuğumuz zamanlar ilişkimizde en sevdiğim dönemler. Karşılıklı kahve içtiğimiz, birbirimize hikâyeler anlattığımız, kitapçılarda saatler geçirdiğimiz zamanları hep gülümseyerek anımsıyorum. Arabanın arka koltuğundan bana anlattığı günlük olaylar yemekten sonra yenilen tatlı kadar lezzetli. Minicik bir bebekken büyüyüp de beraber Starbucks’a gideceğin ve onun kendisine bol köpüklü bir latte söyleyeceği günlerinin olacağı insanın hiç aklına gelmiyor Geceleri muhallebi verip de tüm gece uyuyacağını düşündüğün zamanları düşlerken, karşılıklı kahve içiyorsun.? Yola çıktığında bavulunu taşımaya başlıyor, bir bakıyorsun ayaklarının boyu çoktan senin ayaklarını geçmiş, artık sana tepeden bakıyor. Sen kolunu onun boynuna dolamıyorsun da gelip o sana sarılıyor.
Zamanın bildiği bir şey var: Evrendeki her canlıyı sarmalıyor. Kuzey de büyüyor, biz de onunla birlikte başka insanlar oluyoruz. Daha çok sevmeyi öğreniyor, onun bize öğreteceklerine hazır bekliyoruz. (Örneğin dün akşam Drake adındaki bir sanatçının Adele’nin aldığı ödül sayısından bile fazla ödül aldığını öğrendim. Yaşasın Drake!)
Elbette gezmeyi çok seven bir çift olarak Kuzey’in yol hallerini seviyorum. Havaalanlarındaki tanıdık bakışlarını, beklemekten sızlanmamasını, kahvesini içerken kendiyle oyalanmasını, çantasına attığı kitabını…

Düşünüyorum da ben nasıl bir çocuk istediğimi hiç düşünmedim. Çocuğun sana ait olanı makbuldür sanırım.?  Kokusunu, gülümsemesini, sana sarılmasını seversin. Annemin her zaman tekrarladığı gibi “Allah çocuklarımızı kötü insanlarla karşılaştırmasın.”Tüm çocukların kalbi ferah, sevgi dolu, bol kahkahalı ömürleri olsun. ❤️ 

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Anneliğimin on iki yılı” yazısında 16 düşünce

  1. Adsız diyor ki:

    Doğal bir annesin sen bence. O pimpirikli, hastalıklı annem modelinden değilsin. Kuzey çok şanslı bence. Tabi siz de o yakışıklıya sahip olduğunuz için. Daima iyilikle ve sevgiyle dolu olsun. Öptüm tatlı anne…Natali

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ders konularındaki takıntımı bu sene biraz daha aştım. 🙂
      Daha rahat olmaya, çok takılmamaya çalışıyorum. Yine de her şeyi abartan onca anne içinde süper geniş bir anne modeli olabilirim. 🙂
      Sonuçta her çocuğun içinde bir kişilik var. Çok da bir şey yapamıyorsun ama iyiliğin kıymetini bilmesini tekrar edersen sanırım işliyor kafasına. 🙂
      Bu hafta sonu kısmetse Kuzey'le bir tatilimiz var. İnternetsiz bir tatil hayal ediyoruz Selçuk'la. Bakalım nasıl olacak?
      🙂

  2. Yasemen Ç. diyor ki:

    Bazen bloglarda annelerin yazdigi yazilara denk geliyorum, kotu niyetli yapilmasa da ozellikle samimi olmaya ugrasinca bazen fazla zorlama ve bu yuzden de amacinin tersine samimiyetsiz geliyor. Tabi herkesin kaleminin senin gibi kuvvetli ve icten olmadigini hesaba katarak onlari da hemen yerin dibine sokmayayim ama siirsel hava katilmaya calisilmis, duygular abartilmis yazilari cok sevmiyorum 🙂 Oldugu haliyle annelik cok guzel bir sey zaten, suslemeye puslemeye, oldugundan farkli gostermeye gerek yok bence.

    Yukaridaki yaziyi okudugumda ise yuzumde bir gulumseme olustu. Kuzey ne kadar sansli dedim, Ozlem ve Selçuk ne kadar sansli dedim, hep boyle kalsinlar dedim 🙂 Dilerim hep birlikte huzur icinde gecireceginiz nice yillariniz olsun, olumlu olumsuz her seyi birlikte gogusleyeceginiz, her andan ufak da olsa guzellikler cikaracaginiz yillar. Opuyorum sizi kocaman..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Yasemen'cim ben sana cevap yazmayı atlamışım yahu. Kusuruma bakma ne olur 🙂
      Şu aralar okullar bitmese de Kuzey'in sınavları bittiği için kendimi rahatlamış hissediyorum. Bu eve gidince Kuzey'e "Ödevini yaptın mı oğlum? Sınavına çalıştın mı oğlum?" demeyeceğim bir zaman diliminin içine girdiğimiz anlamına geliyor. Çok tuhaf bir şekilde sanki eve gelip de benim ona hatırlatmamı beklermiş gibi yaşıyor. 🙂 Ve şimdi ben rahatım. eve gelince sevinçten ne yapacağımı şaşırıyorum. Bazen bir kitap alıyorum elime, bazen bahçede geziniyorum, bazen de yazı yazıyorum. Ben başka ne yaparım ki? Kendime dönünce geriye dönüp de yorumlara cevap yazmayı unutmuşum. Senin yorumunu maillerden okuduğumu hatırlıyorum elbet.
      Annelik zor iş. Bizim yaşımızdaki insanlar, (Benden biraz daha küçük olanlar biraz daha fazla) bu işi abarttılar gibi geliyor. Her zamanki gibi sen çok kibar bir dille eleştirmişsin. Ben de anneliği çok mükemmel yapan bu yeni tip annelerden sıkılıyorum. Her şeyi çok mükemmel yapmak da neyin nesi? Sanki çok hızlı tüketiyormuşuz gibi her şeyi. Birazcık daha basit yaşasak daha iyi olur gibi geliyor.
      Güzel dileklerin için binlerce teşekkür. Ben de seni öpüyorum.

  3. pelinpembesi diyor ki:

    Özlemcm , nerdeyse yaşıt ( pelin de 13 ü tamamlayacak bu yaz). Her sene
    farklılıklar çoğalıyor. Kuzey'e bakınca bende merhamet ve iyilik görüyorum.
    Sakin, uyumlu ve saygılı çocuk izlenimi veriyor bana. Annenin duasını
    ben de çok yaparım. İyi insanlar hep çevremde oldu benim de , kızımında
    olmasını isterim çünkü günümüzde bu o kadar zorlaştı ki . İnşallah
    uzun yıllar yazarız bloglarda, çocuklarımızın güzel günlerine
    şahit oluruz.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Buketcim, bu saatten sonra çok değişmezse eğer dediğin gibi Kuzey sakin bir çocuk. Ama arkadaşlarımdan da görüyorum, duyuyorum, hatta izliyorum ki çocuklarımızın bu yaşları biraz zor geçiyor. Kuzey'de ara ara sinirleniyor, bize ters davranıyor, söz dinlemiyor. Düşündüğüm zaman yaptıkları her şeye hak veriyorum. Biz de daha farklı değildik. Annemizle, babamızla tartışıp özgürlüğümüzü, kişiliğimizi elde etmeye çalışıyorduk. Nihayetinde zor zamanlar. Umarım hepimiz bu dönemden fazla incinmeden, birbirimizi kırmadan çıkarız 🙂 Öyle her günü mutlu annelik, babalık yok. Ben de seninle aynı dilekleri paylaşıyorum. İnternetten birbirini tanıyan, bloglardaki yazılar boyunca büyüyen çocuklar bunlar. Hepsinin sağlıklı, mutlu, huzurlu günleri olsun inşallah 🙂

  4. Berfin diyor ki:

    Ne güzel ifadeler bunlar. Anneliğinin Yüzonkinci yılını okumayı çok isterim.
    Hayatta hiç bir şey mükemmel olmadığı gibi, mükemmel annelik diye bir şeyde yok. Hem anne hem çocuk yaşayarak birlikte öğreniyor herşeyi. Sevgi ve merhamet duygusu işlenmişse ki işlenmiş, bu duygu ile ilerleyecektir. Ama önünüze ergenlik halleri çıkacak daha. Sabırla atlatınca her şey çok daha güzel oluyor. Ha belkide o dönemde didişmeşler bi işe yarıyorda olabilir. Ne demişler "kap kaba değmeden tıngırdamaz" sadece o tıngırtının ahengi önemli. Hiç tıngırdamasa duyarsızlaşır iki tarafta. İyi gidiyor her şey. Valla bak. Biliyorumda söylüyorum? Sevgiler size.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Anneliğimin yüzonikinci yılında yüz kırklarımda olur ki süper olur yahu 🙂
      Şu ergenlik halleri ucundan hissettiriyor kendini. Geçen aylarda biraz daha sert bir dalga olarak evde sarsıntılar yaşamıştık. Sonra ben bu dönemde biraz daha serin kalacağıma dair söz verdim kendime. Bir arkadaşım, "Çocuk olan o, yetişkin olan da sensin, ona göre" dedi. Haklı. Yetişkin olmak da zor tabii. Hele benim gibi tepkilerini hemen belli eden bir tipsen işin biraz zor oluyor. Yine de işin ucunda Kuzey olunca, ilişkimiz bozulmasın diye daha akıllı davranıyorum. 🙂 Ergenlikte sana mı yollasam bu Kuzey'i. Sen toleranslısın, komiksin ve tecrübelisin. Ne dersin?

  5. e-vren ;) diyor ki:

    Bir annenin kaleminden okuduğum en keyifli yazılardan biriydi, yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu. Anneliğinin daha çok uzun yıllar yıl dönümlerini sağlıklı huzurlu bir şekilde kutlamanızı diliyorum.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Teşekkür ederim Evren. Annelik zor zanaat ve her anne elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Mükemmel olmaya çalışmak her zaman en doğru şey olmuyor. Kaldı ki anne olmanın bir el kitabı yok. Olsaydı da o kitap her anne ve çocuğa uymazdı herhalde. Yazıyı beğenmene sevindim. Annenin fotoğrafını sitene koymadığını biliyorum 🙂 O yazını keyifle okumuştum. İznim daha çok olsa ben Kuzey'in fotoğraflarını daha çok koyarım belki de ama yok diyor. Haklı da 🙂
      Tüm güzel dileklerin için kalpten teşekkürler.

  6. Leylak Dalı diyor ki:

    Canım hem anneliğinin, hem Kuzey'in 12. yılı kutlu olsun, daha nicelerini birlikte kutlayasınız. Sevgin ve endişen hiç bitmeyecek, aksine artacak ama sanırım her şeye rağmen annelik olağanüstü bir duygu. ikinizi de kucaklıyorum sevgiyle…

    • özlem öztürk diyor ki:

      IG'de yazdığım yazıyı okudu akşam Kuzey. Selçuk söyledi bak annen neler yazmış diye. "Aferin güzel yazmışsın ama "oniki" yi birleşik yazmışsın, rakamlar yazı ile yazılırken ayrı yazılır dedi. Haklı! 🙂
      Annelik zor zanaat ama zevkli sahiden. Oluruna bırakmak en güzeli. Kendin olmak, başkalarına özenmemek, başkalarının her söylediğine inanmamak 🙂
      Ne safmışım yahu. Hiç kızmadan anne olmak diye bir şey yokmuş. Varsa da o anne ben değilmişim.
      Nihayetinde her söylediğine katılıyorum. Hayat, Kuzey'in varlığıyla daha güzel, daha kolay. Teşekkür ederim güzel dileklerin için. Biz de seni çok öpüyoruz.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Süper anne olamadığım için pişmanlık duymamayı Kuzey büyüdükçe öğrendim. Çocuk gelip kendisi söyledi. "Bu kadar ciddiye alma! Arada kavga etmemiz seni sevmeme engel değil!" diye. Keşke çocukları ve içimizden gelen sesi daha çok, etraftan yükselen lüzumsuz sesleri daha az duyabilsek 🙂
      Hayat işte aslında. Hepsi bundan ibaret. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir