Yeni yaş güzellemesi

Ah tatil! Ne iyi geldin bana.

Bayramı oruç tutanlardan daha çok kutluyor olabilirim. Her şeyi bir kenara bırakıp bol bol okumaya, hayal kurmaya, çay-kahve içmeye adayacağım beş günüm var. Durmaya ve çok düşünmemeye çalışacağım. Kuzey’in lise hayatının son dönemecindeyiz. Mayısın nerdeyse sonuna kadar devam eden sınav takvimini atlatırsak karada ölüm yok bize. Sonra hayat bizi nereye taşıyorsa oraya gideceğiz. Olanı, elimizdekini sahiplenip yeni hayaller kuracak, hayatımınızın bundan sonraki muhtemelen üç ya da dört yılını oğlumuzun yaptığı seçimin etrafında dönüp dolaşarak, bilmediğimiz bir yeri geçici bir yuva yaparak, sahiplenerek, yeni keşfettiğimiz kafeleri evimiz belleyerek yaşayacağız. Sağlık olsun yeter ki!

Bakalım hayat bize ne sunacak?

Yeni Yaş...
Yeni Yaş…

Geldi mi yeni bir yaş daha?

Geldi sanırım. Yeni yaşım kapıda bekliyor beni. Öyle eskisi gibi yüksek perdeden konuşmayacağım. Keşke konuşabilseydim. Keşke hayata dair daha büyük hayallerim olsaydı tıpkı eski günlerdeki gibi. Cüzdanımın iç cebindeki hayaller listem uzatıp gitseydi, üstü çizilenlerin yerine yenilerini ekleseydim listemde. Hayat, hepimize öğrettiği gibi bana da sabretmeyi öğretti. Çaresizliği kabul ettim bu geçen birkaç senede. Son birkaç yazımda ( ah hiç bahsetmek istemiyorum aslında ama.) bahsettiğim gibi yaşadığımız coğrafya, yönetiliş şeklimiz hayallerimizi, umutlarımızı elimizden aldı. Şimdilerde tıpkı yitip giden aile büyüklerim gibi olana, olmayana, hayatın pahalılığına, paramızın düşürüldüğü hallere söylenip duruyorum. Keşke umudumu koruyabilseydim bu yeni yaşımda ama olmuyor. Olamıyor.

Yine de uykuya dalmadan hemen önce kendimi sevdiğim şehirlerin sokaklarında gezinirken yakalıyorum. En çok uzak destinasyonlardaki kahvaltı sofraları düşüyor aklıma. Ekşi mayalı ekmeklerin üstünde poşe yumurta oluyor önümdeki tabakta; bir de olmazsa olmaz birkaç dilim avokado. Gülümseyen bir garsonun elinde bir kahve termosuyla eksilen kahvenizin üstüne sıcak bir kahve boşalttığı o güzel sabahlar… Güneşli sabahların önünde gezilecek kocaman bir gün olduğu için hayallerim hep kahvaltı masalarında başlıyor. Nefis bir kahveye kim hayır der üstelik. 

Ne çok yeni yaş yazısı paylaşmışım burada…

Sadece yeni bir yaşın yazısı değil üstelik. Her yeni başlangıcı not düşmüşüm bu bloga. Kuzey’in yeni bir yaşını, ilk kez yola düştüğümüz zamanları, ilk okul günlerini, her yeni başlangıcı, her yeni  seferi… Yeninin biraz ürkütücü olsa da heyacanlı bir yanı var malum. Bitişlerin hepsi yenilere gebe. Taşınma, toplanma, bavul yapma yazıları var bu blogda. Her eşyanın anısı, mevsimlerle birlikte değişen bahçe halleri, annelik heyacanları, iyi anne olamamanın telaşı… En çok da seyahat değil mi?

O yüzden bugün oturmuş koltuğa bu yazıyı yazarken kendi kendime şöyle diyorum: Bloga yazmayacaksın da nereye yazacaksın Özlem?

Ne çok korku saklı içimde. Kuzey büyüyüp giderken Selçuk ve ben yaşlanıyoruz. Yüzümde bir sürü çizgi. Aynaya baktığımda her gri saçımla gurur duyanlardan değil de korkanlardanım ben. Sahi ne zaman geçti bunca yıl diye soruyorum sıklıkla. Önümüzdeki yıllarda neler yapacağız peki?

Yeni yaş hayali değil de ebedi hayaller var bende…

Soğuk falan demeden, yeni yıl pazarlarının kurulduğu bir zaman diliminde hayata, “Sen biraz bekle burada beni!” dedikten az sonra New York’a uçmak istiyorum. Ellerimde eldiven, kafamda bir bere ışıltılı bir New York mevsimine konuk olacağım. Hayalini kurduğum bu yeni yılın dünyanın bütün yeni yıllarından farklı olacağını düşünüyorum nedense. Hediyeyse böyle bir hediye vermek istiyorum kendime. Işıl ışıl gökdelenlerin arasından yürüyüp Rockefeller Binasının önündeki buz pateni pistinde buz pateni yapanları seyredeceğim. Central Park civarında dolaşırken Salinger gelecek aklıma. Tıpkı Holden Caulfield gibi tüm yazı parktaki gölde geçiren ördeklerin kış oldu mu nereye göç ettiklerini düşüneceğim. Hadi diyeceğim bizimkilere, “Şehirdeki bütün ağaçları gidip görelim.” Muhtemelen Bryant Park’taki ağaca öncelik vereceğim. İnsan sevdiğini biraz kayırır elbet. Pazar yerleri var bir de. Bol bol hediye alınıp, bol bol da sıcak şarap içilecek. Belki şarkı bile söylerim yüksek sesle.

Pandemi de bittiyse, gözümüzü karartıp Peru’ya gideriz belki. Olmadı Güney Afrika, o da olmadı daha önce hiç gidilmemiş bir Fas- Marakeş. Bir de tuhaf ama, nehir gezisi yapmak var aklımda. Biraz yaşlı işi mi sizce? Ama şöyle Avrupa şehirlerini nehir üstünden gezsek fena mı olur? Bana romantik bir hayalmiş gibi geliyor.

Şöyle bir hayal kurmuşum yine bir zaman. 😀

Dünyanın en güzel Noel Pazarları deyince aklıma şöyle güzel bir yer ve yazı geliyor. 😀

Şöyle de bir yıl dökümü yapmışım.

Hayallerim yok dedim ama yazdıkça yazasım geldi.

Ah ne çok şey geldi aklıma daha. Meğer hayal kurmayı bıraktım, -hadi şuna yavaşlattım diyelim-, derken ne çok hayal gizlenmiş köşeme, yamacıma. Aklımda hep ailecek yapılan uzun seyahatler var. Biraz Kuzey’siz bir zamana adım atacağımızdan olsa gerek, hep yanımızda olduğu zamanlar geliyor aklıma.

Neyse ki bahar geldi. En sevdiklerimden Sally Rooney’nin son kitabı raflardaki yerini aldı. Ve ben yeni yaşıma üç gün kala sevdiğim bir yazarın kelimeleriyle doldurdum koskoca ve mutlu bir cumartesimi. En iyi Rooney kitabı olmasa da bunca güzel insanlık hallerini okumak iyi geldi bana. Belki mayıs sonundaki küçük keşif seyahatimizden de Elif Batuman’ın son kitabını alarak dönerim. New York’a gidemesek de sen sevdiğin yazarların mayıs ayına denk gelen kitapları da mutluluk sebebidir. Hayatın hepimiz için güneşli olmasını diliyorum. Ve sahiden şu bloga yazdığım ilk günden beri her yeni yazı yazışımda huzurla doluyor için. Canım blogum! Benimle birlikte yaşlanıyorsun. Senin de bir şekilde doğum günün kutlu olsun.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Yeni yaş güzellemesi” yazısında 6 düşünce

  1. elif diyor ki:

    Zor geçen birkaç yılın ardından ben de aynı durumdayım; daimi bir söylenme ve memnun olmama halindeyim. Ekonomi bu kadar zorlamasa atlatırdık bu travmayı ama ne mümkün?

    İçinin huzurla dolduğu yeni yaşlar diliyorum sana. Kocaman sarılıyorum, şükür rahat rahat..

  2. Sonat diyor ki:

    İyi bayramlar Özlem’cim. Hayallerinin gerçekleşeceği, gezmekten yorulacağın şahane bir yaş olsun kutlayacağın yeni yaşın da… Sevgiyle ❤️

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Sonat’cım sana da iyi bayramlar. Gezmekten yorulacağım bir yeni yaş; ne güzel bir dilek. Ben de çok istiyorum. En çok da tasasız biri olabilmeyi diliyorum kendim için. Bazen bu dünyadan tasasızlığı öğrenemeden göçüp gidecekmişim gibi geliyor. Uzak destinasyonları hayal ediyorum. Hayal etmekten kime ne zarar var ki değil mi?
      Tekrar çok çok teşekkürler her güzel dileğin için.

      • Sonat diyor ki:

        Ben bu uzak, çok uzak diyarları sürekli hayal etme halimize “Jules Verne Sendromu” diyorum. Bizim kuşakta var sanırım bu. O muhteşem kitapların, daha çocukken ruhumuza serptiği sürekli gezgin olma, macera yaşama, yeni hayatlar tanıma hayali başka nasıl açıklanabilir bilmiyorum. ☺️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir