Son günlerde hayat…

“Son günlerde hayat hızla akıyor. Mayıs ayında Kuzey’in gelişinin üzerinden aylar geçti ve şimdi dönüş yolculuğunun telaşına düştük bile.”

“Bloglar eskisi gibi okunmuyor değil mi artık?” diye sordu geçenlerde Selçuk Samos’ta. “Yok!” dedim. “Okunmuyor. Onun yerini Instagram, gençler için de Snapchat gibi uygulamalar aldı.” Muhtemelen masanın başında oturup keyifle blog yazdığım zamanları hatırladı. Burada tanıştığım insanlardan uzun uzun bahsederdim. Evdeki elemanlar da benim blogdan kaynaklı sosyal bağımın içinde kaybolurlardı.

Şimdilerde sosyal medya uygulamaları hızlı yaşamımız içinde hayat kurtarıcı gibi gözüküyor. Nerede olursak olalım telefonumuzun ekranına bakıp bir sonra gideceğimiz kumsalı, akşam yiyeceğimiz restoranı birkaç dakikada buluyoruz. Kimse seyahat esnasında faka basmak istemiyor. Hepimiz mükemmel hayatın, mükemmel tatilin peşindeyiz.

Son günlerde hayat

Ben sıklıkla bu yankı odasından çıkmak istiyorum. Hata yapmanın heyecan verici bir yanı var. Zaman zaman orada kaybolmak hoşuma gidiyor. Bir kitapçıda gezerken raflar arasında sıkışıp kalmış bir kitabı bulmak, yeni bir yazarı keşfetmek gibi geçmişte kalmış sevdalarım var. Bazen Kuzey’e, “Filanca filmi seyredelim mi birlikte?” diyorum. Hemen telefonunun ekranından yanıt geliyor: Bu filmin IMDB puanı çok düşük, seyretmeye değmez. Benim için filmin bir sahnesinde denk geleceğim bir cümle, belki çok önceden gittiğim bir yerin uzaktan görüntüsü bile bazen bir filmi seyre değer kılıyor.

Oysa ben bir sene boyunca film festivalinin gelmesini bekleyen, bunun için harçlıklarını biriktiren, film festivali katalogunu arkadaşlarıyla saatlerce inceleyen bir zamandan geliyorum. Yok yahu, çok da geride kalmadı o zamanlar. O kadar da yaşlanmış değilim. Kitap fuarı için, film festivali için kuruş kuruş biriktirdiğim paraların kıymetinden mi her şey çok değerliydi bilmiyorum ama risk alırdık. Haksız mıyım? Yeni bir yönetmenin, adı duyulmamış bir yazarın peşinden gider, paramızı da zamanımızı da riske ederdik. Belki gençliğin damakta kalan lezzeti beni böyle konuşturan ama bundan yıllar öncesine dönüp de mutlu hissetmemek elde değil.

Son günlerde hayat, life lately....

İster istemez kendi jenerasyonumla oğlumun jenerasyonunu karşılaştırıyorum. Sosyal medya batağında kaybolmuyorum diyemem. Gün içinde ne kadar zaman harcamam gerektiğinin farkında olarak günümü geçirmeye çalışıyorum. Hatta, yeni bir projenin eşiğinde olduğumdan sosyal medyayı küçümsememem gerektiğini de acı tecrübelerle öğrenmiş durumundayım. Ama gerçekten hayatlarımın sahiden sosyal medyadan mı ibaret?

Samos’ta kumsaldayken Türk bir çifte denk geldik. Çocuklarıyla birlikte hemen önümüzdeki şezlonglara yerleştiler. Kadıncağız gelir gelmez kumsalın önündeki salıncağa oturup eşine poz poz fotoğraflarını çektirdi. Sonra şezlongta oturup önce telefonundaki fotoğraflara baktı, çocuğunun vızıldamalarına kulaklarını tıkadı. Birkaç sigara içip üstünü değiştirdi ve başla bir kumsala doğru yola çıktılar. Sana ne diyebilirsiniz ve haklısınız da, ama kadıncağız içinde olduğu andan mutlu değildi. Bu hali öyle aşikardı ki! Bu durum onun da suçu değil: Sosyal medyanın bu hepimizi kandıran yalan hayatlarından etkilenmemek mümkün değil. Ben zamanın çok hızlı aktığının farkında olan bir insan olarak sadece kendime şunu soruyorum: Değer mi?

Son günlerde hayat, 2023 yazı

Yukarıda birilerine söylenmiş olabilirim. Gerçek şu ki kendime daha çok söyleniyorum. Söylediğim şeylerin farkında olarak, dikkat ederek yine de arzu ettiğimden daha çok zamanı sosyal medyada geçiriyorum. Siz de benim gibi telefonunuzu evde unuttuğunuz zaman kendinizi çaresiz hissediyor musunuz?

Neyse, bu yaz her zamanki gibi çok hızlı geçti. Buraya yazmak isteyip de yazamadığım birkaç seyahatimiz oldu. Bayram tatilinde Almanya’daydık. Ardından Kuzey tatilinin bir kısmını Bodrum’da geçirirken biz Selçuk’la Samos’a kaçtık. Her anında şükrettiğim, mutluluğumu dile getirdiğim sakin bir tatildi. 2023’ün kendimle kaldığım, kitap okuyabildiğim, bol bol denize girdiğim en güzel dört günü olabilir Samos tatili. Zaten şimdilik tüm deniz tatilim de bu tatilden ibaret.

Ufukta kısacık bir Kıbrıs tatili var.

Ardından Kuzey’le birlikte İngiltere’ye gideceğiz.

Oraya kadar gitmişken de İskoçya’ya geçip kuzenim ve eşiyle Highlands turu yapacağız. Midemdeki seyahat kelebeklerine kanat çırptıran bir şey dağlarda olmak, yürümek, yeşile, maviye bakmak…

Uzak destinasyonumuz ise Peru seyahatimiz. Arkadaşlarımızla öyle uzun zamandır Peru hayalini kuruyorduk ki sonunda bir adım atabilmiş olmamız mucize gibi geliyor. Sayga Travel ile neredeyse kapalı bir grup oluşturduk. Onların ısrarıyla turun içine bir de Amazon ekledik. Turun Amazon kısmı ekibin her bireyini korkutuyor. Turun heyecanla anlattığı yılanlar, piranalar, timsahlar bizim için korkulu rüya. Görsek mi kendimizi şanslı hissedeceğiz, görmesek mi bilemiyoruz. Machu Picchu ise hayallerimizin bile ötesinde bir yer. En azından benim için. Böyle güzel hayaller kurarken sağlıktan başka bir şey dileyemiyor kalbim. Sahip olduğum her şeye şükrediyorum.

Hayat her ihtimale gebe.

Normalde buraya yazmayacağım bir şeyi kendime not düşmek için yazıyorum. Bu hafta kardeşim için zor bir haftaydı. “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” demiş John Lennon vakti zamanında. Günü yaşayın demek istemiş muhtemelen. Plan yapmadan, ileriye bir hedef konmadan yaşanamıyor ne yazık ki. En azından benim için öyle. “Yapılacaklar listem” yoksa güne gözlerimi heyecanla açamıyorum. Hâl böyleyken, yaşam planı bozulan herkese sonsuz sabır ve yaşam gücü diliyorum. Hayat, hem çok güzel, hem de çok çetrefilli.

Sağlık, huzur, kahkaha ve mutluluk eksik olmasın yaşamlarımızdan.

Yakın tarihlerde yazdığım başka bir yazım için BURAYA,

Mutluluğa Dair bir yazım için de BURAYA tıklayın lütfen.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Son günlerde hayat…” yazısında 5 düşünce

  1. Natali diyor ki:

    Özlemcim,
    Ne güzel demişsin, öncelikle kendin için yazıyorsun ama insan emek verdiği şeyin değer görmesini de bekliyor. Çok doğru!
    Şu sosyal medya alemi ile ilgili söylediklerine katılıyorum. İşim ve ilgi alanlarım için ben de çok kullanıyorum ama elimden geldiğince o tuzaklara ve anlamsız süslü kuyulara düşmeden… Doğrusu ilgilendiğim kaliteli paylaşımları olan, bilgillendirici kişiler harici kendimi kaptırmıyorum. Zira magazin dünyası veya dediğin gibi prens ve prensesleri olan cins ebeveynleri görmek beni ilgilendirmiyor. Çocuk doğurmanın atomu parçalamak kadar önemli olduğunu mu düşünüyorlar ne? :))))) kızanlar olabilir hahahhhha
    Neyse senin yazdıkların ve fotoğrafların her daim favorim bilirsin ;)) öptüm…
    Bu arada ben de işimle ilgili bir blog açtım. Yani ben de yazacağım inşallah!

  2. elif diyor ki:

    Ortak endişeler, ortak düşünceler Özlem. Çalınan Dikkat’i okuyorum şimdilerde, bütün sosyal medya uygulamalarının ve bu alanda çalışan yüzbinlerce kişinin tek amacı var diyor: Telefona bakma süremizi uzatmak! Ne kadar uzun bakarsak o kadar çok reklam görüyoruz ve o kadar çok harcama yapıyoruz. Çok önemli ve hepimizi giderek daha da çok zorlayacak bir konu, bakalım neler göreceğiz.

    Kardeşin için kolaylıklar diliyorum, konu her ne ise birlikte atlatırsınız umarım.

    Seyahat planlarına çok sevindim, bol bol yazı çıkar blog için.
    Sevgiler

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Elif,
      Çalınan Dikkat nefis bir kitap. Okuduğumda uzunca bir zaman etkisinden çıkamamıştım. Ne kadar doğru anlatılan her şey. Elimize bir telefon alıyoruz ve boş boş şeylere saatlerce bakıyoruz. İnsanlar ne gittikleri tatillerin farkındalar, ne birlikte oldukları kişilerin. Sevdiklerimize ve kendimize ayıracağımız vakti telefona/ sosyal medyaya ayırıyoruz. Yazık ömrümüzden giden bunca boş saate.
      Seyahat planlarım güzel de artık eskisi kadar seyahat yazamıyorum. İnstagram’da falan her şey var. Ee, o zaman bunca vakti harcayacağım da ne olacak? Kim gelip okuyacak?
      Kardeşim için zor bir dönem. Umarım kolaylıkla atlatır. Çok teşekkürler güzel dileğin için.
      Sevgiler

  3. ZEYNEP diyor ki:

    Özlemcim, ben artık blog hem yazıyorum, hem de okuyorum. Çok güzel tanımlamışsın sosyal ağlar hızlandı. Hızlandıkça buraları az rağbet gördü. Ama gör bak, bu hızın yarattığı stresten dolayı, insanlar sadece gazete okumak isteyecek. Temiz yazılar bulmak isteyecek. Bu sene o kadar yıprandık ki. Deprem ve seçimle ilgili haberler okumaktan bıktık. Güzel şeyler okumak ve olumlu şeylere odaklanmak istiyorum. Yeni tatillerini ben de heyecanla bekliyorum. Yazılarını da geçmişe dönük olarak okuyacağım. Sevgiler.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Zeynep,
      Hoşgeldin. Ne güzel yapmışsın geri dönmekle.
      Blog yazmak bana hep çok iyi geliyor. Amma ve lakin insan biraz da emek verdiği şeyin bir kıymeti olsun istiyor. Etrafımızdaki her şey o kadar ucuzladı ki. Kolaylaştı demiyorum bak, ucuzlaştı diyorum. Hiçbir şeyin eski tadı yok. Herkes yaptığı şeye sahip çıkıyor. Tatilde nerede yemek yediyse orası mükemmel. Herkesin çocuğu prens, prenses. İnan sosyal medyadaki pozitif mesajlar bile fazla geliyor bana. İnsanlar teflon tava gibi olmuş. Üstlerinde güya hiç negatif bir şey tutmuyorlar. Demem o ki sanırım kendime yazıyorum. Sadece sevdiğim blogları okuyorum. Üstüme lazım olan kadar pozitif mesaj alıyorum. :)))
      Yazmana çok sevindim. Hatta yorum bırakmasan da dün bir yazını okudum. Şu pırasalı olanı 🙂 Bu arada çok severim pırasayı. Özlenmiştin. Welcome.
      Çok öpüyorum seni Zeynepcim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir