Bir yılı daha geride bırakıyoruz ya, ben şimdiden yaptıklarım yerine yapamadıklarımın muhakemesini kafamda şekillendirmeye başladım. İçimdeki o huysuz ben, ortalıklarda gezinip duruyor. İşaret parmağını kaldırmış, gözüme gözüme sallayıp duruyor.
İş yerindeyim elbet. Günün bu saatinde başka nerede olabilirim ki? Yapmak istediklerimi yapmak için koşullarım uygun aslında. Mesela masamın üstü bir dolu karışıklığın içinde beni yazmaya davet ediyor. Üstelik onlarca afilli kalemim var. Afilli derken, hani yazarken kağıtta jilet gibi kayanlardan bahsediyorum. Diğer kalemlerden pek haz etmiyorum. İnsanın dilinden dökülen kelimeleri sanki zorla kağıda geçiriyorlarmış gibi davranıyorlar. Hatta bazen sabote ediyorlar yazılanları.
Kahve de yanı başımda. Gerçi az önce beceriksizce yarısını yere boca ettim ya, olsun. Odamı mis gibi kahve kokusu sardı. Bir haftadır Virginia Woolf’a yatıp kalkıyorum. Yatağa düştüğüm bir saatte elime alıyorum kitabı. Yatak odamda, Virginia Woolf’tan Kendine Ait Bir Oda’yı okuyorum. Kitaptan ne anladığım belki satır aralarında dolaşacaktır ama şimdilik ben bir haftadır yanında yatanın uyuyup uyumadığına pek önem vermeyerek, başucumdaki ışığı sonuna kadar açıp, kitabımı okumaya devam ediyorum. Mecazı bir kenara bırakırsak, kendine ait bir odam var işte, sadece başka biriyle paylaşıyorum.
Neden Virginia Woolf okuyorum şu aralar? Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan üçlü seti bir indirim sırasında alıvermiştim. Lise yıllarında okumaya çalıştığım Virginia’a o sıralar ulaşamamıştım. Yeni baskı kitapta çevirmenin İlknur Özdemir olması kitabı hiç tereddütsüz almamın ilk sebebi; zira kendisinin yaptığı çevirilerin hepsi harika. Evet,Virginia ile yarım kalmış bir hesabımız var. O, benim kitabını okumamı yıllardır bekliyor, ben de uygun zamanın gelmesini bekliyorum. Şimdi tam sırası… Zil çoktan çaldı.
Doğru yazmaya çalıştığımı buradan her bir dostuma söyleyip duruyorum değil mi? Bunun için çaba sarf ediyorum ve yazılarımın hepsini 1. tekil şahıs kullanarak yazıyorum. Eh, öğrendim ki yazarken hatalar yapıyorum. Hastalığımın ismi ”Bilinç akışı’nda hatalı yazım” başlığının altına giriyor. Virginia Woolf okuyarak yaptığım hataları anlamaya çalışıyorum. Şimdi yazarımızın öyle karşıma çıkıvermesi bir şans değil yani, bana ders vermek için yanımda bulunuyor. Kitabı okuduktan sonra anladığım kadarıyla,- anlamam biraz geç olmadı, sadece bir kere başlamıştım, bitireyim dedim-, Kendine Ait Bir Oda, di’li geçmiş zamanla yazılmış. Oysa bana şimdiki zamanla yazılmış bir kitabı gerekiyor.
Uzun lafın kısası, daha yolum uzun. Benim hemen Dalgalar’ı okumam, oradan William Faulkner’le başka bir yolculuğa çıkmam gerekiyor.
Anlatacak çok şeyim olmasına rağmen kısaca haber vereyim dedim.
Şaşırdım kaldım. 🙂
Sevdiğine sevindim:) Ben de Mavianne'yi yakınen takip ediyorum. 🙂
''Kendine Ait Bir Oda'', meğer başka şeyler de demekmiş benim için, çok çok gençken farkedememişim. Şimdi o yıllar aklıma geldiğinde, kitabı niye anlayamadığımı gayet iyi anlıyorum. Aklım bir karış havadaymış! Ne güzelmiş; keşke yine benim akıl fırlayıp yerinden, havalarda uçsa!
Sevgiler
ben de bu kitabı okumak istiyorum ne zamandır
senin yazını görünce dikkatimi çekti
güzel bir blog çok sevdim
sevgiler
"Virginia Woolf, 1931’de yayımladığı Dalgalar’ı yazarken ise, bu kitapla o güne değin hiçbir başka romancının göze alamayacağı değişik şeyleri yapmak istediğini, bu romanın o güne değin yazılan hiçbir başka romana benzemeyeceğini biliyordu.Çünkü Dalgalar, ‘hem düzyazıyla kaleme alınacak, hem de şiir olacaktı; hem roman olacaktı, hem de tiyatro oyunu.
Merhaba,yazınız sonrasında nette bu yorumu da okuyup,kitabı almaya karar verdim.Merakla okuyacağım.Selamlar :))
Virginia ne çok yeni tanışmalar sağladı bana. Esaslı bir kadın! 🙂
Size de selamlar
en sevdiğim yazarın en sevdiğim kitabı.
Buket, diğerlerini de okuyacağım inşallah:) Bakalım ben ne düşüneceğim okuyunca? Hangisi en sevdiğim olacak?
Sıkılmadan yakın bir arkdşımla muhabbet ediyo onu dinliyomuşum gibi okudum yazını…
Bende geçen seneye dek benzer ruh halindeydim..
artık çalışmıyorum ( şükürler olsun )
evimde istedğim an istedğim kitabı özgür saatler içersinde okuyorum bu durumdan çok memnunum..
bu bahsettğin seti birdaha indirim olur ise belki bende yaklarım olmadı gidip alırım..
Kitap yorumlarını bekliyo olucam..
Sevgilerimleee
Ohhhh, evde huzurla geçen saatlerine imrendim şimdi valla:) Bol bol keyfini çıkar; çayınla, kahvenle, kitabınla huzuruna huzur kat emi:)))) Eeee, tabii darısı başımıza!
Dikkat edeyim, indirim olursa haber veririm:)
Sevgiler
Bazı kitaplar nedense vaktini bekliyor. Vaktinden önce eline alınca okutmuyor kendini. Kendine ait bir odada ben de aynı şeyi yaşadım, hatta geçenlerde elime aldığım Lizbon treninde de aynı şeyi yaşadım. Okuyamadım. Şimdilerde Lizbon trenine binmek için zamanını bekliyorum.
Keyifle oku diyorum vakti gelmişken: )
Lizbon Treni'ni merakla bekliyorum. Bu senenin en beğendiğim kitabı olduğunu herkese söylüyorum; ama haklısın her kitabın bir zamanı var. Üstelik Lizbon'a Gece Treni özel bir zamanı hakeden bir kitap.
Canım okuyacağın zamanı ve düşüncelerini bekliyor olacağım. Sakın treni kaçırma!
Sevgiler
Şahane bir yazı!!! Hem içerik hem şekil açısından!! Üstelik insan (ki bu ben oluyorum) Woolf hayranı da olunca, hepten içine çekiyor.
Ufak ufak yazıp dururken, karşıma çıkan bu kitap ve Woolf'un o meşhur cümlesi, beni yazmalara gark etti ve bu sayede bir kitap sahibi oldum. Bu minnetimden kitabımın arka kapağında da bahsettim (siz biliyorsunuz Özlem Hanım) 😉
Kalemlerle ilgili yazdıklarınıza hem bayıldım hem çokkk hak verdim :))
Ya ben nerdeyse her cümleniz için bir şeyler yazabilirim ama susayım…
Blog'uma yazdığınız yoruma bittim, şimdi hemen ona da cevap yazmaya koşuyorum 🙂
Sevgilerimle!! 🙂
Ah, sizden böyle sözler duymak ne kadar güzel… Çok sevindim şimdi gecenin bu vakti…Belki ilhamım geliverir bakarsınız, ben de okuduğum kitaptan başımı kaldırır, bir şeyler karalarım:)
Sevgilerimle
Virginia Wolf ilk ne zaman okuduğumu hatırlamaya çalışıyorum. Çok uzun zaman olmuş, yazım dilini bile unutmuşum nerdeyse. Not alınmıştır Özlem, teşekkür ederim hatırlattığın için.
Aslı, Virginia Woolf 2012'nin Aralık ayının yazarı oldu değil mi? Benim de devam etmem gerek Virginia okumaya:) Şimdi biraz Paris okumak istedim; elimde Feridun Andaç'ın ''Paris Bir Yalnızlıktır'' isimli kitabı. Sanki iflas olmaz Paris düşkünlerinin hepsi aynı duygulrı hissediyorlar gibi geliyor okuyunca…
Sonra gerisine bakacağız…
Sevgiler
keyifli okumalar.. sanirim keyifli bir seruven olacak 😉 xxx
Her keyifli serüven gibi; bazen heyecanlı, bazen umut kırıcı… Hayatıma renk katıyor aslında. Nabız bir yükselip, bir normal seyrine iniyor. Kalbimi sağlıklı tutuyo:))))
ben okurken keyif alıyorum. Biraz konuşma dilinde akıp gidiyor, akıcı bir yazın var.
Okurken ses tonundan dinliyorum yazdıklarını… eh bu da bir ayrıcalık benim ve senin için…:)
Konuşma dilinde bazen kayıyor muşum:) kaynamaya çalışacağım inşallah:) bir de Zeynep burada yazdıklarımda pek sıkıntı yok, asıl sorun kağıda döktüklerimde:)
kağıda döktüklerinide görsel halinde paylaşsam merak ettimde 😉
Kağıda döktüklerim biraz uzunca ve bir gün yine kağıda dökülmüş halleriyle yayınlanma umuduyla yazılıyorlar. Sonucu ben de merak ediyorum:)
Şimdilik yazıyorum, yazıyorum. Yeşim Hoca'ya gidip okuyorum, aksayan yanları söylüyor. Ben de yazdıklarımı kolumun altına alıp, kara kara düşünerek işe gidiyorum.
İşte böyle:)