Tatil başlasın! |
Hafızamda anlatılacak bir Cunda macerası dolanıp durmakta… Unutmam dediğim şeyleri unutur olmaktan dolayı gördüklerimi not alayım istiyorum. Bazen de şöyle soruyorum kendime, beynimde yer etsin dediklerimi yazdığımdan dolayı mı unutur bu beyin her şeyi… Sanırım Cunda benim için bir unutuşu hatırlattığı için böyle diyorum. İnsan çoğu şeyi unutabilir orada sanki! Hayatını sürdürdüğü şehirde yaşadığı karmaşayı, sıcağı değil belki ama insanı yapış yapış bırakan nemi, yaşamı çekilmez hale sokup en kıymetli kavramı zamanı çalan trafiği, saygıdan yoksun kalmış insanları. Bir de sanki Cunda’da çok kalmak tehlikeli olabilirmiş gibi geldi. Orada her geçen gün insanı güzel İstanbul’dan uzaklaştırabilir! Çok alıştım bu lafı söylemeye, hatta çok da sever oldum. Ne gam!
Adali Pansiyon’da kahvaltı! |
İlk gidişim Cunda’ya… Lale Abla sebep gitmemize. Daha önce buraların yakınlarına gelmişliğimiz, Assos’a, Behramkale’ye, Altınoluk’la gitmişliğimiz, Kaz Dağları’nın eteklerinde dolaşmışlığımız var; Zuhal ile Ayten’in hayallerini gerçekleştirmek için işlerini bırakıp, Adali Pansiyon’u açmalarını beklemişiz güzel adaya adım atmak için.
İnce çay, sonra sakızlı bol köpüklü bir kahve! |
Öyle güzel yerler var ki adada! Ara sokaklarda gezmek, taşa toprağa dokunmak gerek. Sokaklar kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Bazen ”Nazlı” atıyla geçen faytoncunun tıngırtısı geliyor insanın kulağına. Bir haftada adalı mı oldum ne?
Taş Kahve’nin içi! |
Taş Kahve’de akşam oldu mu önce çay içiyorum. Öyle çok çay içiyor ki insanlar çayın bayat olma şansı yok. Sonra çayın tadını alıp, keyfe daldıktan sonra sakızlı kahve geliyor peşinden peşinen! Taş Kahve’nin denizin kenarına atılmış masalarında oturmaktansa, sırtımı taş duvarına dayayabildiğim eski eve dayamayı seviyorum sırtımı. Kahvenin hemen karşısında iki tane lokmacı… Biri Taş Kahve’ye ait lokmacıların; lakin hemen yanındaki İmparator Saki’nin lokmacısı yeri göğü inletiyor. İmparator üzerine geçirdiği kırmızı atletiyle bağırıyor yoldan gelip geçene:
”İmparator’un lokması burada!”
Saki haklı kendini İmparator ilan etmekte. Önünde uzanan kuyruk almış başını gidiyor. Lokmalar Saki’den. Sen almazsan o hediye ediyor:) Adada lokmaya para vermiyoruz. İmparatorun cömert tarafına denk geliyoruz.
Bitti.. Dün akşam ilk yazıdan başladım ve şimdi bitti… de tadı da damağımda kaldı. Şimdi bekle dur yeni yazıyı… Neyse.. Hoşgeldin hayatıma 🙂
Cunda'da Barbun kulağa hoş geliyor 🙂 Yazınız için teşekkürler..
Afiyet olsun:) Cunda'ya balık yakışıyor…
Özlemcim nedense senin yazılar çıkmıyor benim sayfada… Belki 10 kez kayıt yaptım şimdi yine yapacağım.
Cunda'yı ne kadar güzel anlatmışsın.Ben sonbaharda gidiyorum istersen bir sonbahar seferi yap bizimle… Kız kıza gidiyoruz:))
Merhaba,
iyi tatiller. Bu program ilginizi çekebilir diye düşündüm. Pera Müzesi'nde Paris Now film haftası var:)
http://en.peramuzesi.org.tr/images/2012/08/film/ParisNow/parisbrosur.pdf
Yakın zamanda belki duydun Özlemcim ama gerçekten dediğin gibi çok kalabalıktı, bana da kalsa oraların tadını Kış'ın çıkarmak lazım:))
Taş kahvenin aynalarında benim de fotoğrafım var;)
Ne güzel, bayılırım Cunda'ya , yıllar önce gitmiştim, şinmdi de gitmek gerek.
sevgiler çok canım 🙂
Özlem'cim sanki Cunda'ya sonbahar daha fazla yakışırmış gibi geldi bana:) Ramazan olmasına rağmen nasıl kalabalıktı ada:)
Çok öpüyorum