Yine Julia Child’ın kollarına bıraktım kendimi!

Bahçedeki zeytin ağacı çiçeklendi. Elbet, bir zeytin ağacını ilk görüşüm değil; ama bahçedeki yerini aldığı günden beri her gün yanına gidiyorum. İnce dallarına ve solgun yapraklarına dokunmaktan çok, gövdesine sürüyorum elimi. Hemen hemen aynı yaşta olduğumuzu düşünüyorum. Bir zeytin ağacına göre çok genç, insanoğluna göre orta yaşı devirmek üzere.
” Sen benden daha gençsin!” diyorum.
Üstündeki sarı sarı tomurcuklar gün geçtikçe çoğaldı. Çoğalan o sarı noktaların hepsinin zeytin olacağını zannettim ilk önce. Bizim ağaçtan hem yeşil, hem siyah, hem de zeytinyağı çıkar dedim etrafa. Pek tabii, hepsi güldüler. Şimdi minik minik çiçeklendi tomurcuklar. Üstüne kuşlar kondukça, rüzgâr estikçe dökülüyorlar. Üstünde zeytin olacak çiçek kalmaz diye korkuyorum.
Oturduğum yerden kendimi ağacı seyrederken buluyorum.
Zamanı zeytin ağacının çiçeğinde gün gün geçiriyorum.
Barselona seyahatinden beri zeytin ağacının yavaşlığına inat, hızla tüketiyorum günleri.
Defterime yazdıklarıma bakıyorum, biraz buraya yazıyorum. Gündem ciğerimi derinden yakarken, susuyorum!
Ne zaman canım sıkılsa, kitaplıktan Fransa ile ilgili bir şeyler alıyorum. Yazın yapılacak bir seyahatin alt yapısını hazırlayıp, otelleri seçerken Paris geçiyor aklımdan.
”Yoksa benim Paris’im mi geldi ne?”
”Tüh!”, diyor Selçuk dün öğleden sonra.
”Bu sefer Paris‘te ya Ritz‘de kalırdık, ya da Hotel Crillon‘da diyordum ama tadilata girmiş ikisi de, artık açıldığı zaman gideriz!”
”Biz de zaten hep buralarda kalırdık, açıldığı zaman gideriz artık!” diyorum.
Otellerin olduğu sayfalarda gezinmek bile bir şeydir, biraz daha mızıldanırsam sesimi bir duyan olur.
Elimde Julia’mın kitabı, ben zaten Paris’te geziniyorum.
Hayatını ve sahip olduklarını böyle seven bir insan olmak ne güzel!
Julia’nın gülüşü, kocasına duyduğu derin sevgi, yemek yerken aldığı keyif kitabın sayfalarından sıyrılıp, neredeyse elle tutulur bir hal alıyor.
Mayıs ayını kitaplarla da olsa biraz Toskana‘da biraz da Paris’te geçiriyorum.
Zeytin ağacının bana ulaşmayan zayıf gölgesinde huzuru yakalıyorum.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Yine Julia Child’ın kollarına bıraktım kendimi!” yazısında 6 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Biraz daha büyümesi gerekecek benim zeytinin altında oturmalık hale gelmesi için:) Söğüt mi ekseydik acaba?
      Şu aralar okumaya ve kafamı dinlemeye sahiden çok ihtiyacım var:)))
      Öpüyorum seni çok

  1. Leylak Dalı diyor ki:

    Zeytin ağacını da severim seni de 🙂 Senin ağaçta olmazsa benimkilerden yollarım sana. Olursa yeşilken topla, 3 kere dil ve suya ıslat. O zaman tam tarif veririm, kendi zeytinini yemenin zevkine varırsın. Zeytin ağacının hastasıyım, ne bilgedir o. Yaşlandıkça gövdesi heykel formu alıyor sanki…
    Julia'na selam, sana öpücük…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Zeytin ağacıma gözümü ayırmadan bakıyorum. Çiçeklerini döküyor.Sanırım hepsinin dökülmemesi lazım:)
      Üstünde gezinen serçelere bile kılım çiçekleri döküyorlar diye. Eğer mahsül verirse, tarifi alacağım:)
      Öpüyorum ben de seni:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir