Rovaniemi’ye olan yolculuğumuz sırasında bizi konuk eden misafirperver bir şehir. O yüzden hakkında boyumu aşan büyük laflar etmeyeceğim.
Biz vardığımıza Helsinki kışı yaşamaya çoktan başlamıştı. |
Helsinki’yi gezmeye hazır mıyız? |
Şehrin merkezinde sadece bir gece konaklayacağımız otelimize yerleştiğimizde etrafa sadece göz atabilme şansı bulduk desem yeridir. Bir de bizim ailede soğuktan, fazla giyinmekten hoşlanmayan biri var. Aslında ona sorsanız, kıştan nefret ettiğini açıkça söyler de, ben yine de kışın gönlünü kırmak istemiyorum.
Ekibin ilk selfisi 🙂 |
Helsinki’nin bana sunduğu en güzel şeyin donmuş bir deniz olduğunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. Otelden sokağa çıkıp denize doğru yürümek, her yola düşenin ilk yapacağı şeydir herhalde. Şehir gezilerinin hepsi denize doğru yol alır.
İnanmıyorum, deniz donmuş. |
Hayatımda ilk defa böyle bir ana tanık oluyorum. Denizden bir parça alıp eve getiresim geliyor. |
Üstünde yürümek için cesaretim olsa keşke!
Kuzey’e, ”Bu anı, bu donmuş denizi beyninde, gönlünde bir yerde sakla,” diyorum.
|
Biz de Market Place diye tabir edilen bölgeye doğru yürüyüşe geçtik. Yol üzerinde Senato Binası’nın önünde durduk, birkaç fotoğraf çektik, kafalarımızı kaldırıp binaların cephelerine baktık, sokaklara anlam yüklemeye çalıştık.
Üşüyen bedenlerimizi ışıtmak ve acıkan midemizi doyurmak için Kapalı Pazar’a girdik. Genellikle kuzey ülkelerinde gördüğüm bu kapalı pazar fikri çok hoşuma gidiyor. Kapının ardındaki kafeler, minik restoranlar, tezgahlar da yine yanıltmadı beni. Ahşap zemin üzerine inşa edilmiş bu alan sıcacıktı. Şarküteri satan dükkanların tezgahları peynirler ve soğuk mezelerle doluydu. Kocaman karidesleri gören Kuzey’in gözleri yuvalarından fırladı.
Bu kapalı pazarlar kuzey ülkelerinin olmazsa olmazı. Soğuğa çare 🙂 |
Market Place’in içindeki kafelerden biri. |
Grup kalabalık olunca mutlaka biri bir şeylerin tadına bakıyor 🙂 |
Burası benim mabedim! |
”Ben yemekten sonra cheese cake yiycem!” |
Grubun büyük çoğunluğu çorba içmeye karar verdi. Kuzey ve ben balık çorbası, Selçuk gulaş tercih etti. Soğuk havada çorba gibisi yok diyip klişe bir cümle kurmuş olacağım ama öyle…
Daha sonra Helsinki sokaklarında dolaşmaya verdik kendimizi. Bir sokaktan ötekine geçtik, dışarıdan ışıltılı kafelerin içinde kahvelerini içen insanları seyrettik. Çocuklar karın üstünde birbirleriyle didiştiler. Alışveriş Caddesi üstündeki mağazalara baktık.
En çok Kappeli Restaurant‘ı sevdim. İçeri girip yemek yemedik. Yine de aklıma yazdım. Selçuk’la baş başa bir Helsinki gezimiz olursa bu romantik restoranda mutlaka bir akşam yemek yiyeceğim.
Haksız mıyım? |
Neyse, sonuçta kızların birası nefis çıktı. Erkeklerinki eh işte 🙂
İl Birrificio |
Ertesi sabah kahvaltının ardından ben ”Rock Church”ü görmeden Rovaniemi uçağına binmem diyince koştura koştura kiliseye gittik. Buradan söylüyorum: Dünyanın her yerinde bir sürü katedral, kilise görmüş olabilirsiniz. Bir müddet sonra hepsi birbirine benziyor, kişinin imge dünyasında silikleşip karışıyorlar. Ama mutlaka Kaya Kilise’ye gidin. Çok huzur veren ve şimdiye kadar gördüklerinizden farklı olacak.
Hadi artık Rovaniemi’ye gidelim. Uçak birazdan kalkacak.
Resimler gerçekten bir harika
Kış ve denizin donmuş resimleri kartpostallık olmuş.
Oh mis nşs Ben Ağustos'ta gitmiştim.Ve hayalimi gerçekleştirdim. Başka bir şehri bisiklet ile gezmek ???Harika bir deneyimdi… Tabi bunu sabahtan akşama yapmasaydım iyi idi ertesi gün uçakta basıncında,etkisi ile mi bilmem eklem yerlerş ağrısından ağladım Dr müdahele etti ??
Uuuuuu, okurken üşüdüm:) ama uçaktayım bende hadi Laponya'ya..
Peki yazın çözülüyor mu o buzlar?
Donmuş deniz çok ilginç . Sırf bunun için bile görülmeye değer bence .
Sevgiler en kocamanından. 🙂
Özlem fotoğraflara bakarken içim gitti valla.Geçtiğimiz sene Ağustos ayında Baltık turunda belki hatırlarsın Helsinki'ye de uğramıştık.Şimdi fotoğraflara baktıkça o günleri hatırladım.Hatta denizin donmuş olduğu yerde bir fotoğrafım var.Oranın çok yakınındaki Radisson Blu'da kalıyorduk.Biz gittiğimiz zaman hava günlük güneşliydi böyle buz tutmuş denizi görmeyi çok isterdim.O kapalı marketin yanında daaçık bir pazar daha kuruluyordu, orası çok hoştu.Sanırım kışın kurulmuyordur.Orada da hem yiyecek içecek hem de Finlandiya'ya özgü eşyalar satılıyordu.Ben Helsinki'yi sevmiştim ama yakınlarında Porvoo diye bir kasaba var asıl oraya bayılmıştım:)