Liste 50- Başarılarınızın listesini yapın.

52 Liste Projesi

Liste 50- Başarılarınızın listesini yapın.

Keyifle bir çay içebiliyor musun? İşte hayat mutluluğu bu benim için ❤

Başarı kelimesinden sıkılalı çok uzun zaman oluyor. Kuzey doğduğundan beri hayata bakışım da değişti. Nedense toplum olarak kıyaslamayı, başkalarında olanla kendinde olanı karşılaştırmayı, benim çocuğum başkasınınkinden daha mı akıllı diye ister istemez düşünmeyi pek seviyoruz. Hep bir yarış halindeyiz. “Seninki konuşmaya başladı mı?”, “Aaa, hâlâ bezden kesemediniz mi?”, “Vah, vah demek ki emziremiyorsun ha?”

Yukarıda anlattıklarım hepimizin yaşadıklarından bir parça. Fazlası var, eksiği yok; değil mi? Biraz büyüyünce de durum değişmiyor. Anaokulundan, ilk okula bir yarıştır başlıyor. Okumayı öğrendi mi? Soranınki öğrendi de ondan! Senin çocuk aptal olmalı! Okuma yazmayı öğrenmek isteyip de öğrenemeyen var mı? Yani okula gidip de okuma yazmayı öğrenmeyen biri var mı? Yok, elbette!
Eğitim sistemimiz çocukları yarıştırıyor; elbette biz velileri de. Kendi okuduğum zamanlarda eğitim sisteminin iyi olmadığını düşünürdüm. Şimdi yanıldığımı düşünüyorum. Anne-babalarımız benim jenerasyonumdan daha akıllı anne-babalarmış. Öğretmenler hakkında bir şey söylemek istemiyorum. Onların da sistemin karşısında elleri kolları bağlı. Onların başarısı da öğrencilerinin başarısı ile ölçülüyor. Neticede bir çocuğun neye yeteneği olduğu kimselerin umrunda değil.
Zevkle kitap okuyan çocuktansa dil bilgisinden yüksek not alan çocuk, resim yapan çocuktansa matematikte köklü sayıları yapan çocuğu istiyor sistem. Sınava giren bir çocuk yüz sorudan üç tanesini yapamazsa başarısız. Soruyorum size: Hanginiz bir sınava girip böyle bir başarı elde edebilirsiniz?

Başarının kıstası notlar, kazandığın para, bindiğin araba, yaşadığın ev olmuş. O yüzden biri bana başarılarımı sorunca kaşınmaya başlıyorum.

İlk okul öğretmenim (Nurlar içinde yatsın) bana/bize okumayı sevdiren insandır. Küçükyalı’daki minicik bir okulun her sene yenilenen ama yine de eski görünen bir sınıfında oturuşumuzu, haftanın birkaç gününü o sınıfta sadece okuyarak geçirdiğimizi daha dün gibi hatırlıyorum. Her hatırlayışımda da tüm ruhuma nüfus eden bir huzur kaplıyor içimi. İşte bence başarı dediğin şey budur. Hiç habersiz yapılan iyilikler, minik bir çocuğun kalbine dokunmak, seni sevmesini sağlamak… Çocukların gerçek sevgiyi hemen tanıdıklarını biliyorum. Ruhları asla sahteliği kabul etmiyor.

Burada birkaç kez Kuzey büyürken anneliğimi nasıl hunharca sorguladığımı anlatmıştım. Demek ki kendi gerçeğimi görmek, kendi küçük ailemi oluşturmam için benim de büyümem gerekiyormuş. Herkesin doğrusu bir diğerinden farklı oluyor. Hiçbir zaman en uçlarda gezinen biri olmadım. Olamam çünkü! Bizim evde kola da içiliyor, ice-tea de! Buz gibi bir biraya asla hayır demiyorum. ?
Selçuk’la Kuzey Beşiktaş maçı öncesinde cips ve meyve suyu ile televizyonun karşısına oturuyorlar. Bazen lüzumsuz öfkeleniyorum; bazen evdekiler bana lüzumsuz öfkeleniyor. Yaşamın hep gülen bir yüzü olamaz. Ama özünde akşamları çay demleyip günün olaylarını konuşan, birbirleriyle atışan ama küs kalmayan, gece on ikide mutlaka tost yiyen bir aileyiz.
Düşe kalka yürüyoruz. Yılları birer birer eskitiyoruz.

Hayattaki başarılarımdan biri ne olabilir diye yazarken düşündüm ya; Kuzey’in kitap okuyor ve sıkılmadan film seyrediyor olması olabilir. Bu da bana yeter de artar bile.

Son söz de ara ara unuttuğumuz bir şeye gelsin: (Bir senedir bu listeleri yaptığıma göre bir seferlik bilgiçlik taslayabilirim) Önemli olan nasıl mutlu olduğumuz. Sahip olduklarımızın kıymetini bilince bence her şey daha güzel olacak. ❤️ 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Liste 50- Başarılarınızın listesini yapın.” yazısında 12 düşünce

  1. BAYKUŞ GÖZÜYLE... diyor ki:

    Özledim yazılarını şöyle keyifle okumayı Özlemcim. İhmal ettim seni ama her fırsatta o içten yazılarını okuyup yorum yapacağım ki okuduğumu bilesin. Bu yazıdaki söylediklerine de kalben katılıyorum. Mutluluk an'da?

  2. Ecehan diyor ki:

    Güzel arkadaşım, sayfanı tanıdığım günden itibaren seni valla aynen böyle yazdığın gibi düşünmüştüm. Aşırı uçları normal hayatında olmayan ama yeri geldiğinde parmak ısırtanları bile yapabilecek kadar samimi… Allah herkese kendisine göre evlat veriyor bence. Yani biraz daha sabırlı olanlara oğlan veriyor ki o sabırla gelin kahrı felan çekebilsin diye ;-)) Bana verse olmazdı valla, en iyisini yapmış ;-)) Seni sarılarak öpüyorum…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahaha 🙂 O gelin kısmını hiç karıştırmasaydık yahu 🙂 Üstelik sabırlı bir insan da değilimdir. Kendime baktığımda da bende kaynana olma potansiyeli yüksek gözüküyor. Ay, gözüm korktu birden. Kız çocuklarıyla ilgili durum şöyle: Tıpkı bizler gibi çok derinlere iniyorlar. Arkadaşlık ilişkileri, altıncı hissin full-time mesai halinde olması, kolay kolay ikna edilememeleri ve etraflarında ne varsa aynı anda haberdar olup olayın içine dahil olmaları 🙂 Zor be dostum. Bizde öyle mi? ?
      Değil!!! hahaha 🙂 Kaynana olana kadar durumun keyfini çıkarayım bari ben. Ben de seni çok ama çok öperim.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahaha ? Başarı sahiden. Ne liste yaparmışım beee! Durum şu ki yapacağım dediğim şeyi yaparım. Listeleri de çok elzem bir şey olmasa yapacağımı biliyordum. Diyet meselesi de aynı. İnsan diyetisyenin dediğinden gram çıkmaz, ağzına bir şeker, bir meyve, bir tanecik fındık atmaz mı? Ben atmam! Bu konuda biraz rahatlamam lazım ama. Fazla kuralcıyım. Biraz Alman ruhu var galiba bende :=)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Eskiden (çok küçükken diyeceğim ? ) başkalarının sahip olduklarıyla karşılaştırırdım elimdekileri. Etrafımda dönen olaylara alet olurdum ben de bilmeden, istemeden. Seni zorlayan, lüzumsuz hırslara sahip arkadaşların varsa bazen doğruyla yanlışı ayıramıyorsun. Daha doğrusu doğal zannediyorsun olanı. Sonra bir an farkettim ki bu insanlar beni yoruyor. Onların olduğu gibi olmak zorunda değilim. Üstelik ben sahiden de elimde ne varsa onu çok severim. Mesela eski i-podum çalışıyorsa asla bir üst modeli ile değiştirmem. İlk sahip olduğum şeyi işe yaradığı sürece severim. Mesela mavi bir 0.5 kalemim var. Yıllardır aynı kaleme sahip olmak bana kendimi mutlu hissettiriyor. O kalemin benimle birlikte seyahat ettiğim onca şehre gelmesi falan kıymetli benim için. Bunun yanında eşyaya çok da bağımlı değilim. Yani bir şey kırılabilir, bozulabilir falan 🙂 Bir tek kitapalarım… Onlar çok kıymetli, çoook. Çok haklısın. Sahip olduklarıma bakarak mutlu oluyorum ben. Başkasının hiçbir şeyinde gözüm yok. Keşke herkes kendi koşullarıyla değerlendirse kendini ve boş yere mutsuz etmese kendini. Öperim çoook ❤️

  3. Begonvil Sokağı diyor ki:

    Yazıyı okudum, gülümsedim, hak verdim, biraz düşündüm. En sonunda aklıma şu soru geldi, acaba bir tane daha olsa sizden o evde nasıl olurdu? Bilmiyorum ki samimice anlatmanızdan küçük bir kız algısı oradan da size benzeyen küçük bir kız gözümün önüne geldi işte ve yazdım. Yazar samimi olunca okur da kontrollü de olsa samimi düşünüyor en spontanesinden:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Yok istemem ? Evde benden iki tane olursa fazla gelebilir bizimkilere. Boğa burcuyum ben. Evdeki ikili İkizler burcu ama haklarından geliyor. Sanırım bizim evdeki İkizler'de biraz bozukluk var. Ara ara çıkışlar yapsalar da genelde uysallar. Ben organizatör gibiyim. Her şeyi düşünüyorum; onlar da bu duruma çok alıştıklarından pek bir şey düşünmüyorlar ? Yeğenim var bir tane benim gibi; değil evdekilere bana bile yetiyor. Şimdi onu bizim evde düşündüm de acayip bir koltuk kavgası yaşanırdı herhalde. Yalnız şöyle bir düşüncem var: Erkek çocuklarını büyütmek kızları büyütmekten daha kolay galiba. Ya da bana öylesi denk geldi. Kızı olan arkadaşlarımı görüyorum. Kızların hisleri de, olaylara bakışları da, olaylar karşısındaki duruşları da daha derin olunca, çözümler de daha derin oluyor. Ben memnunum yani son durumdan.
      Sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir