Bir tadilat vakası

Hayatımızda her şeyin sıradanlaştığı bugünlerde evde tadilat yapma kararı verdik. Uzun zamandır ertelediğimiz, “Ah, şu ödeme de bitsin, sonra hallederiz. Şimdi tadilat işiyle mi uğraşılır?” diye diye öteledikçe ötelediğimiz onca şeyi yapmamız için Covid sebebiyle bunalmamız, Covid’li 2020 yılının yaz aylarının sonuna gelmemiz gerekiyormuş. Tadilatın hepimizce bilinen zor birçok yanı var. Usta problemi, derdini anlatma çabası, ortaya çıkan pislik ve dağınıklık, bir sürü lüzumsuz gürültü gibi. Tadilat yapmanın birkaç iyi yanı da var elbette. Bunların en başta geleni temizlik yapmak sanırım. Elinin değmediği köşe bucak kalmıyor. Yıllarca biriktirdiğin bir sürü şeyi kendi gözünle görüp toplayıcılığına şaşıp kalıyorsun. Sahiden bu toplayıcılık eylemi hangi devirden kalma?

Eskiden alınmış dergileri ne yapalım? Atalım mı, tutalım mı?

Tadilat işinde beni en zorlayan oda çalışma odası dediğimiz oda oldu. İçinde kitaplıkların, çalışma masasının, chesterfield rahatsız koltuğumuzun ve çok konforlu okuma koltuğumuzun olduğu oda. Son yıllarda burası Kuzey’in de en çok kullandığı oda oldu. Eskiden ders çalışırken mutfağa gelir. Mutfaktaki masaya yayılır, yemek kokularının arasında dersini çalışır, kahvesini içerdi. Şimdilerde bu oda onun mabedi. Odadaki tadilatın sebebi yaz başında yaptırdığımız panjur oldu. Sağ olsun yapan arkadaşın panjurun elektrik kablosunun pencerenin kenarından sarkıtması benim için tadilata girişmenin ilk işareti oldu. Aylarca Selçuk’un kafasını ortalıkta gezinen kablo dolayısıyla yedim. En sonunda o kablolar içeri alındı. Yukarıdaki evden dolayı akan tavanımız onarıldı ve ortalık savaş alanına döndü. Duvar kağıdı yaptırmaya karar vermiştik. Bunun için duvara dayalı kitaplıkları çekmek gerekiyordu. Bütün kitapları boşalttım, odanın ortasına yığdım. Sonra duvar kağıdı yapıldı. Yerler süpürüldü, silindi. İşin en zor ama en güzel kısmı kitapları tek tek elden geçirmek, tozlananları silmek, herbir kitaba bakarken, “Yaa, ben bu kitabı niye almışım?”, “Of! Okumadığım ne çok kitap var?”, “Ah! Bu kitabı okuduğum zamanı hatırlıyorum.” gibi anlardı. Ee, kitapları yerleştirmek biraz uzun zaman aldı haliyle. 😊

Tadilat bana ne öğretti?

Kitaplıklara sığamadım arkadaşlar. Kitapların önlerine kitap yığmamaya çalıştım. Bazı kitapları elden çıkarmaya karar verdim. Voyager dergilerinin nerdeyse hepsini attım. (Mutfakta da bir yığın halinde dergi var.) Yine de kitaplık raflarına sığamadım. Okunmamış yüzlerce kitap var ve hiç durmadan kitap almaya devam ediyorum. Sanırım ayakkabı ya da çanta alışverişi yapan insanlar gibi benim de rahatlama yöntemim bu. Olayın derinine inince de böyle şuursuzca kitap almanın şuursuzca başka bir şey almaktan pek farkı yok. Kitap alma hastalığımla ilgili şimdilik yapacak bir şey olmadığına göre aynen yoluma devam ediyorum. Muhtemelen olayın şokuyla bir ay kitap almam ama daha sonra yine bildiğim Özlem olmaya devam ederim.

Zor zamanlar, dar mekanlar

Sanırım iç sıkıntılarım yüzünden bulunduğum yere sığamıyorum. Yılgınlık hissinin benimle yaşamasına izin vermek istemiyorum ama Covid mevzusu uzadıkça ve sevdiklerimle canımın istediği gibi yakınlaşamayınca, canımın istediği an uçağa atlayıp bir yerlere gidemedikçe hayata karşı olan motivasyonumu yitiriyorum. Böyle olmaması lazım. Yılgınlığın beni ele geçirmesine izin vermemeliyim. Sanırım evde değişiklik operasyonu da hayatımıza biraz renk katmak için yapıldı. İyi ki de yapıldı. Şimdi odadan odaya geçip hayatımda fazlalık olan şeyleri atarken, bana mutluluk verecek nesneleri öne çıkarıp uzun zamandır yapmadığım bir şeyi kendime sorunca, -beni ne mutlu ediyor şu hayatta?- kendime dönme fırsatı buluyorum.

Eski nevresimlerin artık değişme vakti gelmiş. Uzun zamandır istediğim pirinç gece lambasını alayım. Koltukların üstündeki yastıkları değiştireyim. Bir de yatak odasına mini bir kitaplık-dolap alacağım. Sadece çok sevdiğim başucu kitaplarım için. Patti hep yanımda olacak böylece.

Okuduğum kitaplardan bahsetmek, sohbet etmek istiyorum sizlerle. Sanki çok uzun zamandır sessiz kalmışım gibiyim. Buraya içi satır içimi dökünce bile mutlu hissettim kendimi. Hep mutlu günler geçirelim olur mu? Güzel şeylerden bahsedip bol kahkaha atalım.

Şimdi gelelim pozitif şeylere.

📌 Patti yazımı okursanız mutlu olmanız garanti. Patti’nin kitaplarını okursanız ne olacağının garantisini veremem elbet. O mutluluk üstü bir durum çünkü. 😍

📌 Bir de Ursula K. Leguin’in anneannem olduğunu zannettiğim bir yazı yazdığımı haber vereyim istedim. Önceden tabii. Merak edenlere duyurulur.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Bir tadilat vakası” yazısında 9 düşünce

  1. Sezer Eser Perker diyor ki:

    Kolay gelsin Özlemcim. Bu verimsiz zamanı bu şekilde değerlendirmek en mantıklısı. Bizim de yapmamız gerekenler var ama cesaret edemiyorum bir türlü:)
    Bir sonraki yazını da okudum, sana kocaman öpücükler yolluyorum…

  2. Sibel diyor ki:

    Gecmis olsun diyorum,umarim bitmis ve yerlesmissindir rahat rahat.Bakinca bizde de yapilacak cok sey var ama o pisligi ve kalabaligi dusundukce sonucunun iyi olacagini bilsem bile erteliyorum.Bu yaz kitapligi ve tuvaleti boyamis olmak da yetti ve artti bile.Aslinda evi terk edip soyle cokk derin bir temizlik yaptirasim da var ama nereye gideriz tuylu bebelerle.Bu dusuncelerle dolunca madem bir sey yapamayacaksin,sal gitsin diyorum Sibel,gittigi yere kadar.Yapacak isler zaten hic bitmiyor.Operim..

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ben de kaba kalabalıkları kaldırdım. Öyle diyeyim. Yani kitaplıklar dizildi sadece ama rafların üstündeki eşyalar falan duruyor hâlâ. Televizyon yerine asılacak, çerçeveler öyle kuzu gibi yerde falan. Elektrik lambaları değişecek. Liste yok uzun ama benim umrumda değil. Olduğu kadar, olmadığı kader diyorum.
      Tüm hafta sonu bahçede oturdum. Ohhh sefam olsun.
      Çoook öpüyorum seni.

  3. Aslınur diyor ki:

    Kolay gelsin; tadilat sıkıntılı ve biraz tatsız bir süreç ama sonu genellikle güzel.
    Küçük Prens’in dediği gibi “Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir kaç tırtıla katlanmak zorundayım”. Kaldı ki tırtılların bile kendince bir güzelliği var:)
    Benim kütüphanemde de okumadığım bir sürü kitap var ve tutkuyla almaya devam ediyorum. Bence kitapların tek amacı/işlevi okunmaları değil. Onları seçmek, almak, yerleştirmek, kütüphaneye ara ara göz gezdirmek, hepsi apayrı ve özel keyifler. Kitap severler bu duyguları yaşamak için doldurmaya devam ediyorlar kütüphanelerini…
    Patti Smith’i listeme aldım, teşekkürler beni onunla tanıştırdığınız için:)

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Teşekkürler öncelikle.
      İki ileri, bir geri ilerliyoruz tadilat işinde ama stres kısmını geride bıraktım. Yavaş yavaş, azalarak, hafifleyerek yerleşiyorum. Önceden hiç uyumadan yapılması gereken ne varsa yapar öyle yatardım. Şimdilerde biraz daha olduğu haliyle kabul ediyorum hayatı. 🙂
      Umuyorum ki Patti’yi, kelimelerindeki naifliği, doğallığı ve samimiyeti seversiniz. Başucu insanınız olur sizinde. Sıkıldığınızda, canınız kucaklanmak istediğinde raftan Patti’nin kitabını alır, efkar dağıtırsın. Belki Patti’yi sevdikten sonra, -severseniz elbette-, bir de Joan Didion eklersiniz sevdiğiniz yazarların içine.
      Merak ediyorum ben de. Umutla ve heyecanla Patti’yi sevenler kulübüne katılmanızı bekliyorum.
      Sevgiler

  4. gülşah diyor ki:

    Kolay gelsinnnn Özlemmmm..
    Evde tadilat, hele eşyalar varken…zor ama sonucu güzel. Bizim evde de yapılacak çok şey var ve bu pandemiden sonra erteledik daha da…
    Patii’yi senle tanıdım ve bende başladım kitaplarını okumaya. Birincisi bitti, ikinci okunmayı bekliyor…
    Sıkkın ruh hainden babamlara kaçarak kurtulduk yoksa bir süre sonra ruhum sinyal vermeye devam edecekti.
    odam müsat olsa çok isterdim yatak odasında mini bir kitaplık. O yüzden adına çok sevindim canım.
    Hatta ara ara bizimle de paylaşmaya devam et lütden.
    İyi pazarlar, operim çok. 🙂

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Patti’nin son kitabı da yakın zamanda Türkçe’ye çevrilir diye umuyorum. Böylece onu da okuma fırsatın olur. Patti sevgisi benim için başka bir şey. Daralınca hemen ona sığınıyorum ve iyi geliyor. Hafta sonu normal koşullarda dağınık evi toplamam gerekirdi. Peki ben ne yaptım? bahçede oturdum. Yazın son günlerini evde geçirmektense canımın istediği şeyi yapmayı tercih ettim. Şimdi düşününce ne güzle bir şey yapmışım diye düşünüyorum. Ben de altından kalkacağımı düşünüyorum. Daha yapacak çok şey var ama olsun. Bir kere başladık mı gerisi gelir. Değil mi?
      İstanbul’da olmak için bir sebebin yoksa İstanbul’da kalmanın bir anlamı yok bence. İyi ki gittin. Şimdi daha pozitif bir enerjiyle buradaki hayata uyum sağlarsın.
      Hoşgeldin diyeyim o zaman sana. 🙂

  5. Lale diyor ki:

    Ben pandemi döneminde evle ugrastım.Hatta Zeki çicekleri söküp yerlerini değiştirdi🤣Kendime kırmizı koltuk ve yatıp kitap okumalık kırmizi kanepe aldım🤣
    Dergileri ver birilerine,geri dönüsüme falan ver.
    Bi de cok sıkıldım çook…
    Ursulalı yazın nerde niye görmedim ki🌷

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ben de bir müddet bahçe ile uğraştım. Şimdilerde eve daldık. Yapmam gereken çok şey var ama vakti boşuna harcayıp duruyorum. Kitaplıkları yerleştirdim ama çekmeceler falan var. Halılar yıkamaya verilecek. Sonra mutfakta yapılması gerekenler. Geçen hafta biraz halsizdim. Öyle enerjim düşük yaşadım ama bu hafta parlamayı düşünüyorum. 🙂
      Ursula’lı yazı blog yazımın hemen altında.
      Bloga yazmak çok iyi geldi bana. Mutlu oldum. Hem de çok.
      Senin yorum yazmana da çook sevindim.
      Öpüyorum.
      Sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir