Tatlı bir ayrılık

Uzun sessizliğimden sonra tatlı bir ayrılık acısıyla yazıyorum buraya. Blog her derdimin devası malum.

Yıllar, yıllar önce yazmayı ve gezmeyi  çok seven bir kızın günlüğü olarak başladı buradaki maceram. Blog nedir bilmiyordum. Yazmakla ilgili bildiğim tek şeyse yazmayı çok sevdiğim ve uzun zaman önce sebepsizce yazmaktan vazgeçtiğimdi. Bilgisayarı önüme aldığım bir gün Macera Kitabım diye bir blog açtım. Yaşanacak ne kadar maceram vardı, hayat benim için ne planlıyordu bilmiyordum ama önümde uzanan sanal boşluğa bir merhaba bıraktığımı anımsıyorum. Öylece bekliyordum. Birisi beni fark etsin istiyordum. Eş, dost kontenjanı beni mutlu etmek için seferber oldu. Kardeşim, bir de kocam ilk yorum yazanlar oldu bloga. “Ah, durumum çok acıklı!” diyordum arkadaşlarıma. Hem bir blogum var demekten utanıyordum, hem de bu koca boşluğun içinde bana benzeyen birileri beni bulsun istiyordum. Tuhaf bir şekilde bir sonraki yorum sevgili Elif Köksal‘dan geldi. Katmandu’da Ev Hali kitabının yazarından. O mutluluğumu hâlâ anımsarım.

Bir sonraki yorum da canım Leylak Dalı‘ndan. Bu blogun bana kattığı en kıymetli kişilerden biri diyebilirim onun için. Ne zaman Nurşen Ablayı düşünsem geri dönüp kendime bir eleştiri yapıyorum: Keşke ben de bu dünya işlerinden biraz sıyrılıp insanlara bunca değer verebilsem. Bir yorumla onlara kıymetli olduklarını, okunduklarını hissettirebilsem. Her zaman herkese aynı zamanı ayıramıyorum ne yazık ki. Beş dakika sonraya, akşam çayının yanına erteliyorum bir yorum yazmayı ve atlıyorum sonra.

Neyse, durum şu ki teşekkür etmeyi bilenlerdenim. O yüzden Nurşen Abla nezdinde bu blogda bana mutluluk veren herkese çok teşekkürler.

Tatlı bir ayrılık

Neden böyle bir giriş?

Aslında bu blog gibi ben de evrildim demek için buradayım bugün. İyi ki yapmışım dediğim şeylerin başında bu blog var. Düşe kalka ilerliyorum biliyorum. Eskisi gibi sıklıkla yazmıyorum. Ama iyi ki yazmışım. Hayatımın başka bir bölümüne geçerken bir kitap sayfası gibi geriye dönüp sayfaları karıştıramasam da bu blogda gerilere gittikçe ne çok şey yaşadığımı fark ediyorum. Bazen yazdıklarımı okuyunca şaşırıyorum. Sahiden ben mi yaşadım bunca şeyi?

Ev taşımışım. Anılarımı kutulara doldurmuşum. Size de buradan yazmışım. Kuzey küçücük bir çocukken, “Ah, galiba ben pek de iyi bir anne değilim herhalde.” diye sızlanmışım. Bana iyi bir anne olduğumu sizler anlatmışsınız. İşin en kıymetli kısmı da şu ki sadece yazdıklarımdan sevmişsiniz beni. Yazdıklarımda kendini bulanlar olmuş. Bazen birileri bir sayıklamama denk gelen bir yazımın altına, “Bu yazınız bana çok iyi geldi.” diye yazmış. Kendi şifamı ararken şifa olmuşum.

En sevdiğim hikaye de burası Paris’i çok seven bir kızın gezi günlüğü olmuş. Yahu ben hiç durmadan sizinle Paris sevgimi paylaşmışım. Siz de hiç, “Yeter artık! Sus!” dememişsiniz bana.

Hayat nerelere götürüyor bizi?

Blogculuk günlerimi genellikle blog yazdığım mekanlar ve Kuzey’in hayatının değişen evreleri ile anımsıyorum. Bir önceki evimizde blog yazarken hemen mutfağın bitimindeki masada oturur, masanın üstündeki kristal avizenin ışığı altında yazardım. Kuzey’in ilkokul zamanlarıydı. Ayağında Ikea’dan alınma bez topla salonda bir taraftan diğer tarafa koşar dururdu. Salonda oturur kitap okurduk. Bol bol film izlerdik. Hayatımızın en tasasız günleriymiş gibi geliyor şimdi o zamanlar. Öyle değildi aslında. Endişe benim göbek adım biliyorsunuz zaten.

Sonra Kuzey’in başka bir okula geçişi, bizim yine aynı sitede başka bir eve taşınmamız, dünyanın bilmediğim köşelerine yaptığımız yolculuklar, okunan onca kitap, dostlarla içilen şaraplar, uzun akşam yemekleri… Bu zamanlara dair en severek hatırladığım şey hayata duyduğum tutku, bitmez bilmez seyahat planlarım ve enerjim.

Bu diyarda en az bahsettiğim şey Kuzey’in lise yılları olabilir. Acı verici bir süreçti. 😊 Düşmanıma bile çocuğuna IB okutmasını tavsiye etmem. Bir de bu dönemde pandemi hayatımıza girince arkadaşsız geçen bir lise hayatı yaşadı Kuzey. Elbette, sadece kendi çocuğum adına konuşmuyorum. Lise arkadaşları ne kıymetlidir biliyorum da ondan üzülüyorum bu dönemi evde geçiren çocuklara. Nasıl olacak, üniversitede nereye gidecek derken son bir sene de gerçek anlamda ciddi kalp çarpıntılarıyla geçti. Kabul görmeyi de reddedilmeyi de yaşadık. Biz diyorum çünkü bu süreçte fark ettim ki çocuklarımıza kendi sevdiğimiz şeyleri aşılıyoruz. Bizim sevdiğimiz şehirler onların da sevdiği şehirler oluyor. Onların turkuları da bazen bizim tutkularımız. Hâl böyle olunca her kabul hepimizin kabulü oldu gibi. Her red de hepimizin reddi. Son karar Kuzey’e kaldı ama.😊 Kuzey eylül sonlarına doğru İngiltere yolcusu. ✨

Yeni başlangıçlar üzer mi insanı?

Üzmemesi lazım. Korkutması doğal ama üzmemeli. Yine de kolay mı insanın yüreğine söz geçirmesi?

Ey sevgili blog okuru!

Çok zor geliyor oğlumdan ayrılmak. Allah hepimize güzel ayrılıklar nasip etsin ama hayat, daha doğrusu Kuzeysizlik beni biraz korkutuyor. O yüzden hayatımızı planlar yaparak doldurmaya çalışıyorum. 18 yıllık dolu dolu bir Kuzeyli hayattan sonra tekrar Selçukla ikili hayatımıza geri dönüyoruz. Nasıl olacak? Bilen söylesin lütfen 🙏

Daha önceleri biz ne yapıyormuşuz? Çok güzel geçen bir önceki yaşam unutulabilir mi? Bisiklete binmek gibi midir unuttuğun bir hayata geri dönmek?

Planlar, planlar…

Durum şu. Kuzey’i İngiltere’ye götürüp bir hafta kadar yakınlarında takılacağız. Zaten bir dolu işimiz var. Yurt odasına gerekli şeyler alınacak, odası yerleştirilecek falan. Birkaç güzel akşam yemeği yeriz. Onun hayatını geçireceği yeri biraz tanırız. Biz döndükten sonra, “Şurada yemek yiyorum.” dediğinde ortak bir hafıza oluşturmak adına okul etrafında biraz yer içeriz diye düşünüyorum. Sonra Edinburgh’a geçeceğiz. Ona bizsiz olup arkadaş edinmesi için biraz alan, ihtiyaç durumunda da yakınlarında olduğumuzu bilmesinin konforunu sunalım istiyoruz. Böyle diyorum ama kendimi kandırıyorum. Selçuk ve ben onsuzluğa alışmaya çalışıyor olacağız. Bir müddet aynı ülke içinde olmak bile ondan ayrılmadan önce hazırlanmamıza yardım eden bir süreç olacak bizim için.

Ve burada hayatımdaki çok güzel şeylerden birini de söylemeden edemeyeceğim. Arkadaşlarımız bizi yalnız bırakmamak için Edinburgh’a gelecekler. Benim hüznümü dağıtmak için. Sonra hep birlikte Kuzey’in yanına dönüp vedalaşıp buraya geleceğiz. Her şey çok güzel olacak. Başka şansı mı var?

Tatlı bir ayrılık ve Edinburgh yolculuğu…

Heyecanlanıyorum. Eskisi gibi hızlı olmasa da planlar yapıyorum. Arkadaşlarımla birlikte yemek yiyebileceğimiz restoranlara bakıyorum. Hatta Edinburgh’la ilgili listemde olan bir şey yaparım demiştim ama olmadı. Harry Potter filmlerinde seyrettiğimiz Jacobite trenine bineriz diyordum ama yine bulamadım. Biraz üzülsem de Edinburgh’a tekrar uğramak için bir sebep daha diye düşünüp çok takılmıyorum.

Seyahatin dışında dönüşte yapmak istediğim başka şeyler de var. Okumak istediğim kitapları listeledim. Uzun zamandır beklettiğim kitaplar vardı. Üçlemeler, seri kitaplar, altı çizilecek okunup bir yerlere not alınacak kitaplar… Kopenhag Üçlemesi ve Coetzee’nin sıralı otobiyografik kitapları okumayı planladığım kitaplardan  bazıları. Bir de bir köşede bekleyen Thomas Bernhardt beşlemesi var. Bir de vazgeçilmezim Simone var.

Hayatımız nasıl şekillenecek bilmiyorum. Ama Kuzey’in gelmeleri her seferinde bayram olacak. Kuzey’den önce ve Kuzey’den sonra diye ikiye ayrılan hayatım bundan sonra da Kuzey’in döndüğü zamanlarda bahar olacak bana, bize.

Yine de gözümün buğulandığı her seferinde Allahın bize nasip ettiği her şey için şükrediyorum. En çok da sağlığımız, huzurumuz için.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Tatlı bir ayrılık” yazısında 16 düşünce

  1. Aylin Kurhan diyor ki:

    Ne kadar içten güzel ifade etmişsin duygularını. Kuzeye başarılar diliyorum, bu çok hoş bir uzaklık kimbilir ne yakınlıklara gebe. Sevgiler…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Öyle mi dersin Aylin? Bu uzaklık başka yakınlıkları taşır mı ilişkimize? Durduğum yerden hem Kuzey’in başarılarıyla gururlanıyorum hem de korkuyorum. Hayırlısı inşallah! Hepimiz için. 🙂

  2. Sezer Eser Perker diyor ki:

    Ölzlemcim, yazını okuyunca duygulandım. Seni çok iyi anlıyorum. Elbet zorlanacaksın ama Kuzey’in kendi hayatını şekillendiriyor oluşu seni mutlu edecek, gururlandıracak. Her kavuşmanız bayram olacak. Keyifli geçeceğine inandığım yepyeni bir deneyime ulaşacaksınız. Anneler olarak endişemiz, yanımızda olmadıkları her an özlemelerimiz asla bitmeyecek zaten. O zaman uzaklarda olsalar da onların varlığının keyfini çıkaralım, beraber olduğumuz her günü iyi geçirelim:) Kuzey’in yolu açık olsun. Ona şahane bir öğrencilik hayatı dilerim. Anne baba olarak sizleri de tebrik ediyorum. Ve bu süreçte çokça okuyup, izleyip, gezip burada yazmanı bekliyorum:) Kocaman sevgiler benden sana…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Sezer,
      Tuhaf bir dönem. Önden gittin, biliyorsun. Alışacağız elbet ama hayat korkutuyor beni. Pandemi hayatımızda daha önce hiç görmediğimiz bir kapıyı araladı. Çoğu ülke yurtdışında okuyan çocukları ya kapının önüne koydu, ya da kapının dışına bırakmadı. Çok endişeli bir süreçti. Şimdi çocuklarımızı uğurluyoruz ama bu sefer de başka endişeler var. Özlem zaten başlı başına zor bir süreç. Bir de ne olacağını bilmediğin hep yukarıda giden bir döviz kuru, kapıda bekleyen bir enerji krizi var. Yani, pozitif olmaya çalışıyorum ama ipin ucunu nereden tutacağımı bilmiyorum çoğunlukla. Coğrafya sahiden de kader! Ve ülkede mutlu yaşamak, endişesiz yaşamak mümkün değil. Yine de elimizden geldiğince güçlü duracağız. Kitabımıza, çayımıza sığınıp, fatura yüksek gelmesin diye de battaniyemize sarılacağız gibi geliyor.
      Güzel dileklerin için teşekkür ederim. Sıkı sıkı sarılıyorum sana.

  3. Sonat diyor ki:

    Kuzey’e başarılar diliyorum Özlem’cim, her ayrılık böyle güzel olsun. Bile isteye çıkılan yolların dönüşü, buluşması da keyifli olur. Kuzey’den uzak geçen günlerinde eminim yüreğine iyi gelecek bir sürü kitap, kafanı dağıtacağın, seni başka dünyalara götürecek bir sürü etkinlik, uzatacağın eli tutup sana sevgisini verecek bir sürü dost bulacaksın. Bugünün teknolojisi ile gurbet mi kaldı zaten Özlem’cim? Rahat ol…
    Sevgi ve dostlukla…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ah, yine ne güzel yazmışsın. Her yorumun iyi geliyor bana. Daha gitmeden Kuzey de bizi yokluğuna alıştırıyor zaten. Mezuniyet partisi, balosu, buluşmalar, etkinlikler, arkadaşlarıyla yapılan yolculamalar, maçlar, bovlingi, Bodrum geceleri derken oğlanın yüzünü azıcık görüyoruz. Eylül sonu yolculuk ve zaman yaklaştıkça biraz endişeleniyorum. Kendime teselli hediyeleri hazırlıyorum. Kitap alıyorum, seyahat planlıyorum. Olmadı, çok özlersem her şey bir uçak biletine bakar diyorum. Hep birlikte göreceğiz bakalım neler yaşanacak. Size de sanırım dertlerimi dinlemek düşecek.
      Çok öpüyorum seni, çok!

  4. aksamsefasi diyor ki:

    Yazinin basligi cuk oturmus. “Tatli Ayrilik”… elbette duygulanacaksin, elbette biraz o burun diregi karincalasacak. Bunlar cok normal duygular. Biliyor musun evden uzakta kendi basina okumasi, hele hele baska bir ülkede olmasi ona cok sey kazandiracak. Yolu acik olsun Kuzeyin.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Server,
      Eee, sen bu yollardan geçtin tabii. İki oğlanı da uçurdun yuvadan. Belki ben de senin gibi olurum ha? Kendimi senin gibi sosyal biri olarak düşünemiyorum bile. Sahi Server, ne çok şey sığdırdın bu birkaç yılda hayatına? Resim sergileri, tiyatro, blog, seyahatler… Harika bir kadınsın vesselam 😊

  5. buket diyor ki:

    Özlem canım, seni çok iyi anlıyorum. Hele ingiltereden döndüğünüzde durumu daha iyi kavrayacaksın sanırım. ama yıllardır bunun için çabalıyordu ve amacına ulaştı çok şükür. minik kuşlarımız büyüdü ve yuvadan uçma vakti geldi. benimki gerçi bu yılda evde-bencilce seviniyorum bir yandan da üzülüyorum doğal süreç olsaydı ya diye- neyse her şeyde bir hayır vardır. onlar bu blog dünyasında büyüdüler bariz. ne zaman geçti bunca yıl? hala mantık dışı gibi geliyor ama böyle işte.
    Allah yolunu açık etsin, iyi insanlar ile karşılaşsın. kendini var etme yolunda başarılı ve mutlu olsunlar..

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ah Buket,
      Sahiden de zaman geçerken, bloglarımızda birer karakter oldular. Ara ara sızlandık da hatta değil mi annelikten? 😊 Kuzey’e soruyorum bir fotosunu paylaşmadan önce. Çok sık olmamak kaydıyla paylaşabilirsin diyor. Hem gidecek, yolunu bulacak diye seviniyorum, hem onsuz bir hayat nasıl olacak diye düşünüp korkuyorum. Ama olması gereken oluyor. Onu da biliyorum. Pelin için de hayırlısı olsun. İnşallah bu sene o da dilediği yere yerleşir, mutlu olur. Hepsi mutlu olsunlar inşallah. İyi insanlarla karşılaşsınlar. Çok öpüyorum seni canım blog dostum.

  6. Kağıt Salıncak diyor ki:

    Evden ayrılmanın çocuk olarak yönünü biliyorum ama ebeveyn için de zor olduğunu annemden, sizden dinlemiş oldum. Yine de ne olursa olsun bunlar güzel ayrılıklar. Edinburgh benim en sevdiğim şehirlerden biri, size teselli verecektir.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Evet, güzel ayrılıklar. Tüm ayrılıklar böyle güzel sebeplerle olur inşallah. Ben de kanatlanıp uçtuğum zamanları anımsıyorum. Nasıl da hevesliydim. Şimdi kendi oğlum böyle bir yolculuğa çıkınca bir de anneler tarafından bakmak kısmet oldu. Zormuş, ama yapacak bir şey yok.
      Çocuklar nereye ebeveynler de peşlerinden oraya. Şimdilerde kendim için de yeni bir maceraymış gibi bakmaya çalışıyorum bu gidişe. 🙂
      Sevgiler

  7. Leylak Dalı diyor ki:

    Canımsın ya, duygulandırdın beni. Sen de benim için çok özelsin, çok değerlisin, iyi ki açmışız bu blogları ve tanımışız birbirimizi.
    Kuzey’in yolu açık olsun, artık yuvadan uçtu o yavru kuş, kanatları sağlam, yönü doğru olsun. Mutlu ve sağlıklı olsun. Alışırsınız kuzum, hayat böyle bir şey, sen nasıl uçtuysan yuvadan o da izinden gidecek elbet, yeter ki çıkış noktasını unutmasın. Onun sayesinde yeni heyecanlar yaşayacaksınız artık, ne güzel gezme fırsatları çıkacak sizlere. Şimdiden Allah kavuştursun, sana ve Selçuğa selam ve sevgi…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Nurşen Abla,
      Aslında yıllardır hedeflediğimiz yerdeyiz. Bu çocuk bunca yıl bunun için emek etti zaten. Selçuk ve ben de çok istedik biden uzakta, başka bir ülkede okusun diye. Ama şimdi hepimizde tuhaf bir hüzün. Ben tatil planları yapıp işi yumuşatmaya çalışıyorum. Çok komik bir şekilde Kuzey’den ne yapardım, nasıl bir insandım hatırlamıyorum. Şimdi kısmetse, hayat bize izin verirse senin yolundan ilerleyip tiyatro, sinema gezeceğim.
      Çok öperim seni çoook.

  8. Serpil diyor ki:

    Özlemcim şimdi sana mesaj atıp Kuzey’i soracaktım, yazını gördüm.
    Ne güzel bir haber, tebrik ediyorum, elbette ayrılıklar hüzünlü ama bu geçici ve Kuzey için şahane bir deneyim olacak.
    Artık senden daha çok kitap paylaşımı bekliyorum, sevgiler selâmlar❤️

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ben de kendimden çok şey bekliyorum ama ayrılık travması ne kadarına izin verecek bilmiyorum. Yukarıda da yazdığım gibi okuma planları yaptım kendime. Sinema, tiyatro gezeriz diyorum Selçuk’a. İşe sararım biraz da. Bakalım.
      Güzel dilekler için de teşekkürler.
      Sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir