Romain Gary’nin ”Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı” adlı kitabını bitirdim. Gary bu kitapta çocukluğundan başlayarak Fransa Ordusu’nda askeri bir pilot olana kadar geçen yaşamını anlatıyordu. Yaşamının tüm ayrıntılarını bir kenara bırakırsak, yazıya döktüğü yaşadıklarından geriye annesine verdiği söz kalıyordu.
”Bir büyükelçi olacaktı.”
Romain Gary mi? Emile Ajar mı?
Çoğumuzun bildiği gibi annesine verdiği bu sözü tuttu; verdiği sözü yerine getirdiğinde annesi artık yaşamıyordu. Ağır derecede şeker hastası olan annesi, II. Dünya Savaşı sırasında askeri pilot olarak savaşan oğluna ölmeden üç gün önce oturup 250 adet mektup yazmıştı. Yazdığı mektupların hepsini İsviçre’de yaşayan bir arkadaşına yolladı. Tarihi önceden atılmış bu mektuplar savaş sırasında üç yıl boyunca Romain nereye giderse gitsin, onu arayıp bulmuşlardı.
Yanlışları ya da doğrularıyla yaşanmış bir hayatı sistematik bir sıralamayla anlatmak elbet mümkün; lakin bir okur olarak ben, Gary’nin kaleme aldığı hayat hikâyesinin neresine dokunabilirim?
Kitabı okuyup kapağını kapattıktan sonra, çoktan sona ermiş bir hayatı sorgularken buldum kendimi. Tüm hayatını babasız büyüttüğü oğluna adayan, bir daha asla evlenmeyen, oğluna her türlü imkanı sunabilmek için dimdik ayakta durmaktan ve çalışmaktan hiç korkmayan bir annesi vardı Romain Gary’nin.
Yazarın hayatından kesitler…
Madalyonun diğer tarafını çevirdiğimdeyse, önüne serdiği tüm imkanların yanında Romain Gary’nin sırtına yüklenen inanç ise taşınması oldukça ağır bir yüktü. Küçük bir çocuk annesine ileride büyük adam olacağına dair bir söz vermişti ve bu sözü tutmak için elinden geleni yaptı. Karşına çıkan tek sorunsa, verdiği sözü zamanında tutamaması oldu. Romain Gary, hayatının bu kadarını duymamıza izin vermişti. Belki başka kitaplarında yaşamının sonraki dönemlerine ait başka izlere de denk gelme şansım vardır. Şimdilik bunu bilmiyorum.
Kabı yıpranmış kitabım bittikten sonra bir müddet yanımda dolaştı durdu. Başka bir kitap okumak istemiyordum. Romain Gary ve annesinin şehirden şehre bir bavulun içinde sürüklenen hayatı ve yaşamları sanki hâlâ yanımda yaşamaya devam ediyordu.
Ben bu düşüncelerin içinde kendimi ufak bir dinlenmeye bırakmışken, hepinizin bildiği bir blogda bir yazıya denk geldim. İnanılır gibi değildi diyeceğim ama ben küçük mucizelere her zaman inanmışımdır. Romain Gary hayatının bir döneminde, benim çok hayranlık duyduğum Amerikalı bir oyuncu ile evlenmişti. Kadın, Jean Seberg’den başkası değildi.
…ve bir kitaptan bahsediliyordu üstelik. Carlos Fuentes’in Jean Seberg’le yaşadığı kısa aşkın geçmişe kafa tutan satırlarıyla ”Diana”. Salonun köşesinde duran kitaplığı gittiğimde kitabın, kırmızı kalpli beyaz kitapların arasında bulunduğunu fark ettim. Romain Gary ve Jean Seberg, evliyken tanışmışlardı ve ilişkileri bu dönemde başlamıştı. Birlikteliklerinden bir çocukları vardı. İkisi de eşlerinden boşandıktan sonra, evlenebildiler.
Bir müddet sonra aynı evi paylaşmaya devam etmelerine rağmen artık aynı yolda yürümüyorlardı.
Sonra Meksika’da bir yılbaşı partisinde Carlos Fuentes ve Jean Seberg tanıştılar. Aynı gecenin sabahında evli olmalarına rağmen bir ilişkiye başlamışlardı bile…
…. sonrası mı?
O da ayrı uzun bir hikâye 😊
Yakın zamanlarda yazdığım kitaplarla ilgili bir yazımı okumak için BURAYA,
New York kitapçılarından bahsettiğim çok sevdiğim bir yazımı okumak isterseniz BURAYA tıklayın lütfen.
Barnes & Noble’a konuk olmak için de BU YAZIYA tıklayın lütfen.
Gerçektende harika bir anlatım olmuş elinize sağlık..
ne güzel bir anlatım bu..
kitabı gerçekten merak ettim .
alıp hemen okumak istiyorum.
Gerçektende harika bir yazı olmuş teşekürler severek okudum ve yaşadım o anları..
Bu kıtapdan birkaç hafta önce bahsetmiştık , hıkaysıne bakılmıştım ve gercek olmasına da……
Sıramı beklıyorum….
Sevgiler…
Okumaktan bu kadar keyif aldigim bir blog uzun zamandir olmamisti.. Harikasin.. nefes nefese okudum ! Kitabi da okunacaklarima not aldim.. Tesekkeurler canim 😉
Beni havaya soktun şimdi şekerim, ne desem ki şimdi ben? Teşekkür ederek başlayayım o zaman:))) Ben de seni ve rotanı keyifle izliyorum.
Öpüyorum ve sevgiler yolluyorum :)))
Kitapları not aldım,ilgimi çektiler.
Daha önce bahsettiğiniz bir kitabı okuyorum şimdi,Başkalarının Kokusu-Aslı Perker-
Ben de,kitaplarımı okuyunca blogumda paylaşıyorum genelde :))
Selamlar 🙂
Ben de sizin yazdıklarınızı çok keyifle takip ediyorum. Kitaplara olan aşk bitmiyoru ki. İzlediğim her bir blogta çok güzel kitap anlatımları oluyor. Sadece bir kitabın arka kapağını nakletmekten bahsetmiyorum:)))) Kişiye hissettirdiklerini okumak ben de okuma isteği doğuruyor. Sizin kitap yazılarınızda çok güzel…
Benden de size selamlar:)))