Sabah kalktığımda Kuzey gitmişti. Çayı demledik, buzdolabında kahvaltı niyetine pek bir şey olmadığı için koca köy domateslerinden iki tanesini kesip tavaya dizdim. Üstüne de bolca zeytinyağı. Sonra pişmesi için ocağın altını açtım. Selçuk özellikle çok sever böyle domatesi. Biraz da kekik serptin mi üstüne ekmeğini bandıra bandıra yer. Ben de tabağıma biraz domates aldım. Roka…
Kategori Arşivleri: 28 Gün Yazıyorum
Baştan söylüyorum bir dolu sıkıntılı iç konuşma var bu yazıda. Kendimi rahatlatmak için yazdım sanırım. Niyeyse! Okumasanız da olur yani. Geçen ay birden iş yerindeki internetimiz kesildi.(TTNET) Hemen telefona sarıldık tabii ki. İşin yürümesi için internet şart bizde. Adsl numaramızı girdikten sonra telefondaki mekanik ses bölgemizde bir bakım çalışması yaptıklarını ve ne zaman giderileceğini bilmedikleri…
Soğuk kış günleri yaklaşınca insan hep içini sıcak tutan tatilleri düşlüyor. Benim hayallerim genellikle gideceğim yerlerden çok, daha önce gittiğim yerlere dönük. Geçmişe bakmayı seviyorum. Dünde kalmış güzel anılarımı kucaklamak, onlara sahip çıkmak hoşuma gidiyor. Göğe uzanmaya çalışan upuzun ağaçların altında yapılmış yürüyüşler, ayaklarımın altında çıtırdayan yapraklar, çantada saklanmış bir termostan çıkarılıp paylaşılan çay, tereyağlı…
Hafta sonları blog yazıları pek okunmuyor. Siz de bunun farkındasınız değil mi? Yazılarımın okunma sayılarına bakınca bu gerçekle karşı karşıya kalıyorum. İşin gerçeği ben de hafta sonlarında pek blog yazısı okumuyorum. Evde olunca yapacak bir dolu eğlenceli şeyim oluyor. Biraz kitap okuyorum, biraz elden geçirmem/düzenlemem gereken yerlerle ilgileniyorum, Kuzey’le zamanımı harcıyorum, Selçuk’a sohbet ediyorum. Derken…
Bugün evde tuhaf işler peşindeydim. Benim de aynısını yapmak için şansım olmasına rağmen yapmayıp, Selçuk’un internetten iki film seyretmesine imrendim. Sanırım seyretmediği pek film kalmadı. Sabah saatimizi kurup 8.40’da kalktık. Kuzey, proje seçimi yapacaktı. Sene boyunca yapacakları projeyi internet üzerinden yapıyorlar. İstediği dersi ve projeyi seçebilmesi için daha önce açıklanan saatte internet üzerinden seçimini yapması gerekiyor….
Dün gece mesaim uzundu. Akşamın bir saati, -hangi akla hizmet bilmiyorum-, ekmek mayamı çoğaltırken “Hadi bir ekmek yapayım.” diye geçirdim içimden. Aslında bu benim hafta sonu işlerimden biri. Elim hamurun içindeydi, maya da fazlaydı ve evde ekmek yoktu. Mayayı çoğalttım ve kabarsın diye bir köşeye koydum. Elbette stediğim kıvama gelmesi uzun sürdü. Hatta tam anlamıyla…
Bu sabah uyandığımda evde olduğumun farkındaydım. Yastığım yine yerdeydi, Kuzey okula çoktan gitmişti. “Umarım çok geç olmamıştır.” diye düşündüm. Kalktım, şarjda (bakınız TDK!) takılı telefona baktım. Saat dokuz olmuştu. Dışarıda aydınlık bir hava vardı. Tepesinde parlayan lambanın ışığıyla uyanmaktansa güneş ışığını tercih eden Selçuk’un sabah esintisi şeklindeki günlük vızıldamasını duymamak için perdeyi açtım. Perdelerimiz öyle kalın ki…
Sanırım meydan okumayı yanlış anladım; zira iki günde bir yazdığımı fark etmişsinizdir. Nihayet evimizdeyiz. Uçak 12.25’te olunca 17.30 gibi eve vardık. Önce bir çay demledik, sonra ev yemeklerini götürdük. Yurt dışına gidince aç kaldım diyenlerden değilim. Tam tersi fazla yiyorum, fazla içiyorum ve haddinden fazla “Ay bir daha ne zaman bunu bulacağım da yiyeceğim?”deyip ekstra…