Kategori Arşivleri: Kendime Not

Nisan ayı hayallerine hoş geldiniz!

Bunca şeyin arasında insan yapmaktan keyif aldığı şeyleri unutuyor. ? Devamlı yapacak bir şeyler, yetişecek durumlar var. “Kuzey’in sınav zamanı, işler çok yoğun, havalar da pek iyi değil, biraz da evde dinlensek mi?” derken bir bakıyoruz ki günler geçmiş, aylar başka mevsimlere doğru yol almış. Ardından başka bir an geliyor; hastalıklar, gidip de dönmeyenler, saçımıza…

Seni sen yapan sevdiğin şeyler neler?

Seni sen yapan sevdiğin şeyler ❤️ Sevgili Ezgi başlatmış, Şebnem‘de davet etmiş. Hadi bakalım başlıyoruz. Unutma sevdiğin seyler seni sen yapan şeyler…. ❤️ Bir kere en çok güzel şeyleri sevme huyumu seviyorum. Sevmeye gönlümün olmasını yani. ❤️ Sabah kahvaltısını çok seviyorum. Günün en sevdiğim öğünü kahvaltı. ❤️ Çayı çok seviyorum. Çayın her derde deva olduğunu düşünüyorum….

Bir bardak çay, bir de pazar…

Pazar sabahı. Şimdilik herkes uykuda. Birazdan hem çıkardığım sesler, hem de mutfaktan yayılan ekmek kokusu uyandırır herkesi. Mutfak, uzun zamandır mabedim oldu. Evimin her köşesini seviyorum ama mutfaktayken ocaktan gelen çayı sesi, fırının tellerinin çıtır çıtır sesler çıkarması iyi geliyor ruhuma. Eskiden salonda yemek masası olarak kullandığımız masamız şimdi mutfağımızda. Misafirlerimizi de mutfakta ağırlıyoruz artık…

Paris'te Sonbahar

“Neyse halim çıksın falim!” kıvamında bir hafta

Güzellikleri keşfeden “Cuma Şükürcüleri” var blog dünyasında. Huzur, yaşam sevinci ve umut aşılıyorlar bize. Dün uykuyla uyanıklık arasındaki incecik çizgide aklıma bir cümle gelmişti ve o cümlenin ucundan yakalarsam yazının peşinden başka başka dünyalara girebilirmişim gibi hissetmiştim. “Yarın!” dedim kendi kendime, “Yarın yazmalıyım bunu.” Sonra uykumun arasında sır oldu o cümle. Sabah uyanınca kıymetli bir…

Planlar, projeler, kafa karışıklıkları…

Bu haftanın en güzel olayı tiyatroya gitmekti. Ev ahalisi olarak, “Kuzey’i internetten uzak tutmak” başlığı altında dönen bir takım olaylar başlattık. Daha çok doğaya çıkmak, yürüyüşlere gitmek, sinemada oynayan güzel filmleri kaçırmamak, bir de ara ara tiyatroya uğrayalım minvalinde ortaya karışık kurtarma operasyonu yani. Neyse ki kendisi de internetle ve  play stationla çok fazla zaman harcadığını…

Kendime ince ayar çektim bu hafta

İnsan yaşadığı çemberden kısa bir süreliğine bile uzaklaşsa çok şeyin farkına varıyor. Bu aralar kendi hayatıma bakar oldum yine. Zaten bi’ havalarda dolaşan, bi’ diplerde gezinen bir tip olduğumu anlamışsınızdır. Daha doğrusu her zaman kendime soracak bir sorum var. Derdim hoyratça harcanan/harcadığım zamanla ilgili. Paramıza sahip çıkmak için elimizi sıkı sıkı kaparken, neden zamanımızı böyle…

Ah bu ben!

Frankfurt, hayat dönemecimde sıklıkla uğradığım şehir. Ben kestim zannetsem de göbek bağımın bir türlü kopamadığı şehir. Frankfurt’tan Paris’a giden bir trenin içindeyim. Hayatta çok güzel anlar da olduğunun bir kanıtı bu saatler. Kendime üzüldüğüm, kaderin tokatını yediğimi düşündüğüm zamanlarda bu durumu hatırlatmaya karar verdim. Üstelik iki saat geçtikten sonra trende wi-fi olabileceğini akıl ettim, peşinden…

Proust Anketi ve cevaplarım

Kuzey’in yatağının karşısındaki devasa dolabı sonunda odasından çıkardık. Daha önceki evimizdeki odaya göre yapılmış gömme bir dolaptı. Yeni evimize taşınırken aceleyle buradaki odasına monte edildi. Bu odaya hiç yakışmasa da onca işin arasında ve tabii ki para harcamak istemediğimizden buraya da çok yakıştığına ikna ettik kendimizi. “Aman canım, zaten bir yatmadan yatmaya gidiyor odasına!” falan…